Formatı :
Belgesel Film
Yapım : Şeyh Bedreddin Film Kolektifi
Onlar için zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yok dendi, ve hayatı
yeniden kuracak ta onlardır denildi, ve onlar ki tarihin umut geçitleriydi,
Moskova önlerinde faşizmi durduran da onlardı, ispanyada faşizme dur diyen de
onlardı, Paris barikatlarında umut geçitlerinin ilk kıvılcımını çakanda onlardı
ve 15-16 haziranda faşist DGM paçavralarını çöpe atanda onlardı. ''Umut
Geçitleri'' Zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmayanların dünyayı
yaratan elleriyle hayatı değiştirenlerin Filmi...
1977 Yılında yapımına başlanan Ilgın Şeker Fabrikası 1982 yılında üretime
açılmış olup faaliyetini devam ettirmektedir. fabrikanın kurulduğu alan 3600
dekar olup zirai alana ayrılan bölüm 1500 dekardır. Ilgın Şeker Fabrikasının
Üretim Kapasitesi günlük 6000 ton ile 9000 ton arasıdır.
Çalışan Memur Sayısı : 178.
Çalışan Daimi İşçi : 350.
Çalışan Geçici İşçi : 1308.
Yılda Üretilen Şeker Miktarı : 135. 000 ton ve yukarısıdır.
Ilgın Kültür Merkezi Sinema Salonunda Gösterildi. 24 Mayıs 2006
Li Beirut
"İnsan vicdanını savaş bölümü ve barış bölümü diye ikiye ayıramazsınız."
Belgesel Film - 46'
Yönetim - Şeyh Bedreddin Film Kolektifi
Yapımcı - Şeyh Bedreddin Film Kolektifi
Kurgu - Ali Gharbiyeh
Müzik - Feyruz
Görüntüler - Ş.B.F.K. , Anas Abdullah, Fahid Hamed Ali
Vahşet…
vahşet…
vahşet…
Varmıyor dilimiz artık kalem tutmaya…
Söz uçar yazı kalır der hep ata sözümüz, oysa ki yazıda uçuyor artık…
Lübnan yanıyor…
Lübnan kan içinde…
Lübnan ağlıyor…
Lübnan '' SHALOM, SALAAM, BARIŞ'' diye çığlıklar atıyor…
ne petrol içenler bizi tanır, nede gözyaşı içenler…
gör bizi, sor bizi…
33 Günlük Lübnan işgal girişimi ve direniş...
Kan'a Kan'a Kan içenler ve Ali'nin aşkına bir su diyor Kerbela'nın, Kana'nın
Bahtsız çocukları...
Ne ebu tayyip bizi konuk eder, ne ebu atahiye, Ali'ye gülümseyerek, Muaviye
öldürür bizi İsrailoğulları adına, Suskunuz, sususuz, suçsusuz, Gör bizi, sor
bizi...
Beyrut'ta bir sabah,
Ve ben içi boşalmış bir mermi kovanıyım ezik!
Sırtımda yanık kokusu geçmişin,
Sessizliğim intifada!
Bu sabah, ben Beyrut'ta
Kimsesiz bir çocuğum kucaklanmayı bekleyen!
Hedefsiz iki füze bakışlarım,
Yüreğimde uzak mesafeli abluka!
Ve ben artık Beyrut'un ta kendisiyim!
kan ağlıyor yüreğim...
İçimdeki her patlama bir haykırış;
"SHALOM, SALAAM, BARIŞ"
GALA GÖSTERİMİ
Tarih : 01-09-2006
Saat : 15;00
Yer : Apollon Tapınağı, Didim, Muğla
1 Eylül Dünya Barış Günü, Barış için Buluşuyoruz Etkinliği Özel Gala
Gösterimi...
1 Eylül özel gala etkinliği sonrası Filmimiz çeşitli ülke ve şehirleri dolaşarak
ücretsiz gösterimleri yapılacaktır...
5 Eylül 2006: Torino [İTALYA]
10 Eylül 2006: Londra [İNGİLTERE]
18 Eylül 2006: Kahire [MISIR]
25 Eylül 2006: Moskova [RUSYA]
Didim ve çevresinin tarih ve kültür zenginliklerinin tanıtımını amaçlayan
Kehanetler Ülkesi Didyma belgeselinin çekimleri tamamlandı.
Didim Belediyesi'nin desteği ile Alternatif Sinemacılar tarafından hazırlanan
belgeselin yönetmenliğini Antik Halikarnassos-Bodrum belgeselinin de yönetmeni
olan Remzi Kazmaz yapıyor.
Didim ve çevresinin tarihi, kültürel ve doğal zenginliklerinin anlatıldığı
belgeselin en önemli özelliği ,bu coğrafyayı eşsiz kılan ancak çok yaygın olarak
bilinmeyen özelliklerini gün ışığına çıkarması.
Aylar süren uzun araştırmalar sonucu hazırlanan belgeselde, özellikle
Anadolu'nun en eski ve önemli kehanet merkezi olan ve Antik dönemde tanrı
Apollon'un evi olarak bilinen Didim Apollon Tapınağı ağırlık merkezini
oluşturuyor.
Dünyanın sayılı tapınaklarından biri olan Apollon Tapınağı, benzersiz mimari
özellikleri ile tanıtıldığı belgeselde tarihi gerçeklerin yanı sıra , kahinler,
kehanetin toplumsal ve siyasal yaşamda oynadığı rol , kehanetin gerçekleşme
süreci , tapınma sırasında gerçekleştirilen gizemli ritüellerin yer aldığı
canlandırmalar ile o dönemin atmosferi yeniden yaratılıyor.
Tarihi belgelere dayanarak hazırlanan zengin dekor ve kostümler ile
gerçekleştirilen belgeselde , tapınak kahinlerinden birini de sanatçı Suavi
canlandırıyor.
Belgeselde inanışları, bilimi ,sanatı , ekonomisi, yaşanan savaşları ve o
dönemin yaşam biçimi ile Didim 'in çevresi de yer alıyor.
Belgesel yöreyi ,döneminde medeniyete yön veren bilim ve sanat merkezi Milet ve
dünyaca ünlü Miletli filozof Thales ,
bugün bile bir çok kente örnek olacak kadar güzel planlanmış Priene antik kenti,
Heraklia beşparmak dağlarının sarp yamaçlarında gizli manastırlar ve tarih
öncesi çağlara ait mağara resimleri
Bafa gölü'nün tanrısal aşklara konu olan olağanüstü doğal güzelliği gibi bir çok
yönü ile yansıtıyor.
Belgeselde binlerce yıl öncesinin Ege insanının öyküsü bugüne, Egeli sanatçı
Tolga Çandar, a ulaşıyor. Tolga Çandar, Apollon için yapılmış bir ilahiyi
bağlama ile yorumluyor ve bu yorum, Ege Denizi'nin iki yakasını birleştiren bir
barış türküsüne dönüşüyor.
Yazar –şair Sezai Sarıoğlu' nun bir antik dönem kahinini canlandırdığı
belgeselde, Engin Yörükoğlu da, Heraklia' da dağların yamaçlarında yaşayan bir
keşiş rolünü oynuyor. Filmde ayrıca, İlhami Abut, Nuran-Josef Fidankök, Selçuk
Aydın, Ufuk Acıyan, Binnur Yemişçi, Necdet Unan, Erol Yılmaz,Ahmet Demirkaya,İlhan
İpek Kazmaz, Erdinç Yıldırım, Doğan Ersoy, Ali Gençli gibi oyuncuların yanı sıra
yüzlerce Didimli de rol alıyor.
Belgeselin Gala'sı 31 Ağustos'ta Didim Apollon Tapınağı'nda yapılacak.
Ayrıca geleneksel Didim Barış Şenlikleri süresince de seyirci ile buluşacak
film,
1-2-3 Eylül günlerinde saat 21.00 den itibaren Didim - Altınkum'da gösterimde
olacak.
Darağacından Yangınlara
Semaha Duranlar
Belgesel Film
Yapım-Yönetim:
Şeyh Bedreddin Film Kolektifi
2 Temmuz 1993 Sivas Madımak yangınında kaybettiğimiz Pir Sultan Yoldaşlarını
saygıyla ANIYORUZ...
Sabrımın sınandığı isyanda, çıkmaz oluyor sokaklar yangınlarda, Ah neyleyeyim ay
şavkını bırakmış MADIMAK' tan KIZILIRMAĞA, bense yüreğimi...
2 Temmuz 1993 Sivas, Faşizm ve Gericilik elde ateş, dilde Allahuekber diyerek
İNSAN yakmak için azgınca ALLAH ALLAH nidaları ile insan eti yiyorlar. Peki ya
DEVLET? peki ya HZ.ALİ? neredeydi onlar? DEVLET ÇOK YAKINLARDAYDI AMA GÖRÜNÜRDE
YOKTU, gayrı Hz. Ali çok uzaklardaydı yetişemezdi.!
Madımak oteline sadece 50 metre uzaklıkta 6000 kişilik askeri tugay vardı ama
sadece 50 KİŞİLİK ACEMİ ER GÖNDERİLİYOR OLAY İÇİN VE ASKERLER VAHŞİ KATİLLERİN
ARKASINDA OLAYI SADECE SEYRETMEKLE YETİNİYORLARDI SANKİ VAHŞİ YARATIKLARI
KORUMAK İÇİN GELMİŞLERDİ?[!]
Dönemin Sivas askeri tugay da görevli bir subayla ilk kez olayların perde
arkasını konuştuk! olaylar başladığında ve büyüdüğünde askeri tugaya gelen
esrarengiz gizli ibareli emir neydi ve nerden gelmişti? neden olaylara müdahale
edilmeme kararı alınmıştı askeri tugayda? ve olayları gözyaşları içinde izleyen
dönemin alevi kökenli subayının çarpıcı ifadeleri...
KARANLIĞIN PERDESİNİ YIRTACAĞIZ.!
ÇOK YAKINDA.!
Pir Sultan Abdal Şenlikleri
Pir Sultan Abdal, Sivas Yıldızeli İlçesi'ne bağlı Banaz Köyü'nde yaşamıştır.
Halkın diliyle ve sazıyla halk kültürünü yaygınlaştıran ve yaşatan bir ozandır.
Osmanlı yönetiminin baskı, katliam ve soygununa karşı çıkarak halkı örgütleyen
bir halk öncüsüdür. Bu özellikleri ve uğraşları nedeniyle Osmanlı yönetiminin
şimşeklerini üstünde toplamış; sonuçta Sivas'ta asılmıştır. Osmanlı yönetimi,
Pir Sultan Abdal'ı asmakla da yetinmemiş, deyişlerini, şiirlerini de
yasaklamıştır. Tüm baskı ve yasaklara karşın, halk, Pir Sultan Abdal'ı
unutmamış; 400 yıldan beri deyişlerini, şiirlerini sözlü olarak kuşaktan kuşağa
aktararak bugünlere getirmiştir.
Banaz Halkı, kendi öncüsü ve piri olan Pir Sultan Abdal'ın ilkelerini ve
kültürünü örgütlü olarak yaşatmayı amaçlar. 1976'da Banaz Köyü'nde "Pir Sultan
Abdal" adıyla bir dernek kurulur. Derneğin öncülüğünde ve yöre halkının
katkıları ve katılımıyla her yıl Pir Sultan Abdal etkinlikleri düzenlenmektedir.
Ayrıca Yıldız Dağı'na bakan tepenin üstüne, 8 metre boyunda tunç kaplamalı bir
Pir Sultan Abdal heykeli yaptırılır. Ne var ki 12 Eylül 1980 askeri darbesinin
yöneticileri, diğer dernekler gibi bu derneği de kapatırlar. Sevenleri, Pir
Sultan Abdal'ı yaşatmaya kararlıdır. 1988'de Ankara'da Pir Sultan Abdal Kültür
Derneği'ni kurulur. Eskiden olduğu gibi, Banaz Köyü'nde her yıl Pir Sultan Abdal
Etkinlikleri düzenlenmeye de başlanır.
1-4 Temmuz 1993'te, Pir Sultan Abdal Etkinliklerinin dördüncüsü düzenlenecektir.
Bilindiği gibi Pir Sultan Abdal, tüm ezilenlere, demokrasi ve özgürlük yanlısı
olan herkese mal olmuş bir simgedir. Pir Sultan'ın bu özelliğinden hareket eden
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği yöneticileri, etkinlikleri demokrasi ve özgürlük
yanlısı kesimlerin temsilcileriyle ortaklaşa yapma kararı alır ve bu amaçla,
çeşitli demokratik kitle örgütlerine, yazarlara, ozanlara, sanatçılara çağrı
yaparlar.
Derneğin çağrısına çok sayıda örgüt, yüzlerce yazar, ozan, sanatçı, semah ve
tiyatro ekibi olumlu yanıt verdi. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği'nin
yöneticileri, Kültür Bakanlığı'nın ve Sivas Valiliğinin katkılarını da
istemişlerdir. Kültür Bakanlığı ve Sivas Valiliği, bu istemi olumlu karşılar ve
mali katkı yanında, konaklama ve ağırlama konusunda da katkıda bulunulacağı
bildirilir. Hatta, Sivas üst Düzenleme Kurulunda, Kültür Bakanlığı Sivas İl
Müdürü Mehmet Talay da yer alır.
30 Haziran 1993 akşamı, ozanlar, yazarlar ve sanatçılardan oluşan yüzlerce kişi
otobüslerle Ankara'dan Sivas'a hareket eder. Sivas halkı, konuklarını coşkuyla
karşılar.
1 Temmuz gününün programı oldukça yoğundur. Sivas Kültür Merkezi'nin konferans
salonu tıklım tıklım dolmuştur. İzleyicilerin çoğunluğu ayaktadır. Salonun
içindekiler kadar bir topluluk da dışarıda kalmıştır. Saygı duruşundan sonra,
PSAKD'nin Genel Başkanı Murtaza Demir bir açış konuşması yapar. Sivas Valisi
Ahmet Karabilgin'in konuşmasından sonra Yazar Aziz Nesin konuşur. Daha sonra
sahneye gelen halk oyunları ekibi salonu coşturur.
Öğleden sonra Buruciye Medresesi'nde kitap ve fotoğraf sergilerinin açılışı
yapılır. Yazarların imza masalarının önündeki okuyucular onlarca metrelik
kuyruklar oluşturmuştur. Halkla yazarlar ve sanatçılar bir aile gibi
kaynaşmışlardır.
Saat 17.00'de Kültür Merkezi'nde Hasret Gültekin' in dinletisinden sonra,
"Çağların Pir Sultanlarından Günümüz Pir Sultanlarına" başlığıyla düzenlenen
panel başladı. Yazar - Gazeteci Sami Karaören'in yönettiği panele, Asım Bezirci,
Prof. Dr. Afşar Timuçin, Aydın Çubukçu ve Hüseyin Gülkanat panelist olarak
katıldılar.
Pir Sultan Abdal Etkinliklerinin birinci günü, halkın ilgisi ve coşkusuyla
noktalandı. Etkinlikleri izleyen Sivaslılar, kent dışından gelenleri evlerine
konuk etme yarışına girmişlerdir. Konukların bir kısmı evlere dağılırken, bir
kısım konuk da otellerde kalmayı yeğlemiştir.
2 Temmuz günü programı saat 10.00'da başladı. Şenlik ekipleri, bir gün önceki
yoğun çalışmanın yorgunluğuna aldırmadan, günün etkinliklerinin daha başarılı ve
coşkulu geçmesi için hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyorlardı.
Buruciye Medresesi'ndeki fotoğraf ve kitap sergilerine gösterilen ilgi aynı
yoğunlukta sürüyordu. Salonun açılışından çok önce gelmiş insanlar, ellerindeki
kitapları imzalatmak ve değerli yazarlarla sohbet edebilmek için heyecanla
bekleşiyordu.
Saat 14.00'deki Kültür Merkezi'nde Arif Sağ'ın dinletisinden sonra, "Medya ve
Emperyalizm" paneli yapılacaktı. Hasan Uysal'ın yöneteceği panele, Sami Karaören,
Raif Türk, Şükrü Günbulut, Mustafa Yalçıner ve Soner Doğan da panelist olarak
katılacaktı. Kültür Merkezi'nde 1500 kadar izleyici bulunuyordu.
Bu çalışmalar sürdürülürken, bazı cami önlerinde ve yakınlarında birtakım
gruplaşmalar görüldüğü ve bir saldırı olabileceği haberi fısıltı halinde
yayılıyordu.
b) Saldırı Başlıyor
PSAKD'nin Sivas'taki etkinliklerine yönelik saldırı, anlık bir tepkinin ürünü
değildir. Bu saldırının planlı bir hazırlık süreci sonrası başlatıldığı
olaylardan sonra ortaya çıkmıştır. Irkçı-şeriatçı örgütler, Malatya,
Kahramanmaraş, Elazığ, Çorum, Tokat, Kayseri gibi çevre illerdeki deneyimli
militanlarını Sivas'a taşımışlar ve militanlar, Belediye'nin ve dini vakıfların
yurtlarında konuk edilmişlerdir. Bu hazırlıklara ek olarak Sivas halkının dini
duygularını tahrik amacıyla bildiri dağıtılmış ve camilerde dar kadrolu
toplantılar yapılmıştır.
Saldırı ve katliamdan iki gün önce dağıtılan bildirilerden biri şöyle:
"MÜSLÜMAN KAMUOYUNA
"Bismillâhirrahmânirrahim
"Peygamber, mü'minlere kendi canlarından ileridir. Onun hanımları da mü'minlerin
analarıdır." (Ahzâb:6)
"Mü'minlere öz canlarından daha ileri olan Allah Resûlü (S.A.V.)'ne ve O'nun
temiz zevcelerine, Allah'ın beytine (Kâbe'ye) ve kitab'ı Kur'an'a alçakça
küfredilmekte ve mü'minlerin izzet ve namuslarına saldırılmaktadır.
"Dünyanın bazı bölgelerinde şeytan ve onun yandaşları olan emperyalist kâfirler,
dinimize ve mukaddes değerlerimize dil uzatmaktadırlar. Bunun başını ise
satılmış, mürted Salman Rüşdi köpeği çekmektedir.
"Bu şeytanî oyunlara karşı, izzetli ve duyarlı Müslümanlar yiğitçe mücadele
ortaya koyarak, bu uğurda canlarını feda etmekten çekinmemişlerdir.
"Bu iğrenç oyunların bir uzantısı olarak ülkemizde de; AYDINLIK gazetesi denilen
bir paçavrada, mel'un Rüşdi'nin figüranlığına soyunan, dünya emperyalizminin
gönüllü uşağı Aziz Nesin, aynı şekilde, Kur'an'ın korunmuşluğuna dil uzatmış,
Hazret-i Peygamber (S.A.V.)'in aile hayatını (hâşâ) bir genelev ortamına
benzetmiş ve ümmetin anaları olan hanımlarına (hâşâ) fahişe deme cür'etinde
bulunmuştur. Bu olay, dünyanın değişik yerlerinde kâfir devletler tarafından
dahi kabul görmezken, basımına müsaade edilmezken, ne yazık ki laik ve ikiyüzlü
T.C. Devleti tarafından yayımlanmasına izin verilmiş, ayrıca bunu kabullenmeyip
protesto eden izzetli Müslümanlar, devletin polis ve jandarması tarafından
coplanmış, kurşunlanmış, bir kısmı da hapishanelere atılmıştır.
"Salman Rüşdi köpeği Müslümanlar'ın çok az olduğu kâfir bir ülkede korkudan
sokağa çıkmaya bile cesaret edemezken, onun yerli uşağı Aziz Nesin köpeği,
yanında kendisiyle beraber bir ekiple birlikte, şehrimiz Valisi tarafından davet
edilip, şehirde adeta Müslümanlar'la alay edercesine gezebilmektedir
"Kâfirler şunu iyi bilmeli ki:
"İslâmın Peygamberi'ni ve kitab'ın izzetini korumak için, bu uğurda verilecek
canlarımız vardır.
"Gün, Müslümanlığımızın gereğini yerine getirme günüdür.
"Gün, Allah (C.C.)'ın vahyi Kur'an-ı Kerim'e, Allah'ın meleklerine, Allah'ın
Resûlü Hz. Muhammed (S.A.V.)'e, O'nun ailesine ve ashabına yöneltilen çirkin
küfürlerin hesabının sorulması günüdür.
"'İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler de tağut yolunda savaşırlar.
O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır.' (
Nisa:76)
"Galip gelecek olanlar, şüphesiz ki Allah taraftarı olanlardır.
"MÜSLÜMANLAR" 4
Saldırı ve katliam gecesi 1 Temmuz akşamı da başka bir bildiri evlere dağıtılır:
" Halkımıza Çağrı;
"Müslüman halkın yaşadığı bu ülkede, İslam için binlerce şehit verilmiş bu
topraklarda, bir kesim tarafından, 'basın özgürlüğü, düşünce hürriyeti' adı
altında, Müslümanlar'ın kutsal değerlerine sözlü veya yazılı olarak kimse
saldıramaz.
"Biz Müslümanlar, canımız pahasına da olsa, bu değerlerimizi korumakta
kararlıyız.
"Müslüman halkımızdan bu konularda duyarlı olup, İslam'ın değer yargılarını
alaya alanlara izin vermemelerini, ne pahasına olursa olsun bunu engellemeyi
dini bir görev olarak bilmelerini, bu alçaklar karşısında susulduğunda, yarın
mahşerde Allah'a nasıl hesap vereceğimizi düşünmelerini istiyoruz.
" 'Müminlerin, Peygamberi kendi nefislerinden çok sevmeyi gerekir. O'nun eşleri,
onların anneleridir...' (Ahzâb Suresi, Ayet: 6)
" 'Ve kâfirlerin hesapları varsa, Allah'ın da bir hesabı vardır. Allah hesabı
çabuk görendir.' (Enfal Suresi, Ayet : 30)
" 'Kâfirler istemese de, Allah nurunu tamamlayacaktır.' (Saff Suresi , Ayet:8)
"Not: Bu yazıyı okuyan, Allah rızası için çoğaltarak dağıtsın.
"MÜSLÜMANLAR" 5
Etkinliklerin ikinci günü, Sivas'taki sağ eğilimli yerel basında (Hürdoğan,
Bizim Sivas, Hakikat, Anadolu, Yeni Ülke, Taraf) da halkı tahrik edici
başlıklarla bezenmiş haberler çıkmıştı. Tertipçiler, saldırıya geçmek için
koşulların yeterince olgunlaştığı kanaatine varırlar. 2 Temmuz günü, camiler
tıklım tıklım dolar. Bazı saldırganlar cuma namazını tam bitmemiş olacak ki, bir
yanda ellerinde sopalar, bir yanda yarı bırakılmış namazlarını tamamlamak için
sağına, soluna selam vererek koşuyorlardı.
2 Temmuz Cuma günü, saat 13.30'da saldırı başlatıldı. Değişik camilerden akın
akın insan, şenlik yapılan Kültür Merkezinin önünde toplandılar; taş ve
sopalarla Kültür Merkezine saldırdılar.
"Sivas laiklere mezar olacak, Cumhuriyet Sivas'ta kuruldu, Sivas'ta yıkılacak,
Şeriat gelecek, batıl zail olacak" sloganları atan gruplar, Kültür Merkezi'nde
bulunan 1500 kişinin üzerine saldırır. Ancak, etkinlikleri izlemekte olanların
direnişleriyle karşılaşan ve sayıca görece az olan saldırganlar, geri çekilmek
zorunda kalır. Saldırganlara sürekli olarak yeni katılımlar olmaktadır. Çeşitli
camilerden çıkanlar, koşarak saldırganlara katılmaktadır. Kalabalık gruplar,
Kültür Merkezi'ne bir kez daha saldırırlar. İzleyiciler ve görevliler bir yandan
saldırıya karşı barikat kurarak direniyor; öte yandan da içerideki insanları
boşaltmaya ve arabalarla başka yerlere göndermeye çalışıyorlardı. Olay yerinde
yeteri sayıda güvenlik gücü yoktu. Olanlar da saldırıyı engelleyecek güçte
değillerdi. Kültür Merkezi'nin camları, kapıları ve pencereleri yerle bir
edilmişti.
Nihayet, Kültür Merkezi boşaltıldı ve saldırıya uğrayanlar güvenli bölgelere
gönderildi. Bu arada, yeni katılımlarla saldırganların sayısı onbine
yaklaşmıştı. Gözlerini kan bürümüştü ve dişlerini gıcırdatarak parçalayarak
insan arıyorlardı. Saldırgan kitle, isteğine ulaşamamanın verdiği hırsla Kültür
Merkezi'nden Valiliğe yöneldi.
Valilik önünde toplanan binlerce saldırgan, "Şerefsiz vali istifa, Sivas size
mezar olacak, Şeriat gelecek, zulüm bitecek, Yaşaşın şeriat, Muhammed'in ordusu
kafirlerin korkusu, Yaşasın Hizbullah, kahrolsun laiklik, şeriat isteriz..."
sloganlarıyla binayı taşa tuttular...
Saldırganların bir kolu, yeni dikilen "Halk Ozanları Heykeli"ne yöneldi. Heykeli
kazma ve balyozla parçalayarak sürüklemeye başladılar. Bu arada, kimi
saldırganların dişlerini heykele geçirmeye çalıştığı görülüyordu. Diğer bir grup
da, Kongre Müzesinin yanında bulunan Atatürk heykeline saldırdı, yere
düşürdükleri Atatürk heykelini de sürüklemeye başladılar.
Saldırganların sayısı giderek 15 bine yaklaşmıştı. Şeriat istemlerini ve
sloganlarını haykırarak etkinlik konuklarının kaldığı Madımak Oteli'ne
yöneldiler. Otelde, kent dışından gelmiş ve çoğunluğu yazar, ozan ve sanatçı
yaklaşık 150 kişi bulunuyordu. Saldırı üzerine, güvenliğin daha kolay
sağlanacağı düşüncesiyle otele gelmiş insanlar tedirgin oldular. Otelin önünde
az sayıda polis vardı ve saldırganlara, "Dağılın, yapmayın" demekten öte bir
müdahalede bulunacak gibi görünmüyorlardı.
Otelde bulunanlar, tehlikenin ayırdında idiler. Telefonla Sivas Valisi'ni,
Emniyet Müdürünü ve diğer yetkilileri arayarak önlemlerin artırılmasını
istediler. Bununla da yetinmediler, telefonla Ankara'da bulunan Başbakanı,
Başbakan Yardımcısını, İçişleri Bakanı'nı, parti liderlerini ve
milletvekillerini aradılar. Oteldekiler arasında olan halk ozanı, 1987-1991
dönemi SHP milletvekilli Arif Sağ da, telefon başından ayrılmıyor, Ankara'da SHP
milletvekili Cevdet Selvi'yi, Bakan Seyfi Oktay'ı, İstanbul eski belediye
başkanı Nurettin Sözen' i arayarak saldırının korkunçluğunu anlatıyor, bir an
önce önlem alınmasını istiyordu. Otelde bulunan Aziz Nesin de Başbakan
Yardımcısı Erdal İnönü ve Çalışma Bakanı Mehmet Moğoltay'la görüşerek can
güvenliklerinin sağlanmasını istedi. Ulaşılan her yetkili, "Korkmayın, her türlü
önlem alınmıştır" yanıtını veriyorlardı.
Saldırganların amacını sezinleyen Sivas Valisi Ahmet Karabilgin de saat 14.30'da
Başbakanı ve İçişleri Bakanı'nı telefonla arayarak bilgi vermiştir. Saldırının
giderek bir katliama dönüşeceğini gören Sivas Valisi, çok tedirgin olur ve
Ankara'yla telefon irtibatını hiç kesmez. Saat 14.40'da yeniden İçişleri
Bakanı'nı ve müşteşarını arar, saldırının artık bir katliama dönüşmekte olduğunu
bildirir. Vali yine de rahatlayamaz. Saat 18.45'te Başbakanı ve İçişleri
Bakanı'nı tekrar arar ve mutlaka yardım edilmesi gerektiğini bildirir. Çevre
illerden de yardım istenmektedir.
Sivas Valisi'nin bunca çabalarının ve görüşmelerinin sonucu, Tokat Emniyet
Müdürlüğü'nden 20 polis; Kayseri Emniyet Müdürlüğü'nden 31 Polis, Jandarma
Komutanlığı'ndan 20 Jandarma olmak üzere 71 güvenlik görevlisi gelmiştir. Sivas
Tugay Komutanı 6 bin kişilik asker mevcudundan yalnızca 30-40 acemi er
göndermiştir. Askerler saldırganların arkasında bir yerde nöbet tutarcasına
bekletilir. Bir ara Tugay Komutanı da olay yerine gelir ve sağa sola bir göz
attıktan sonra ayrılır.
Otel'de bulunanların Ankara'daki yetkililerle yaptığı telefon görüşmeleri ve
önlem istemleri de dikkate alınmamıştır. Bu girişimler ve devletin duyarsızlığı
değerlendirildiğinde saldırganların korunduğu tartışması gündeme gelmektedir.
Madımak Oteli'ne sığınmış yüzlerce kişi, pencerelerden saldırganların oteli
yakmaya çalıştığını izlemekte, korku içinde beklemektedir. Saldırganlar, can
almadan ayrılmayacak gibidir. Karanlık çökmüş, elektrikler de kesilmiştir.
Saldırganlardan kimileri, otelin önündeki arabaları ters çevirerek ateşe
vermekte, kimisi de bidonlarla benzin taşıyarak otelin içine atmaktadır.
Alevler, otelin giriş ve alt katlarını sarmaya başlamıştır. Sivas İtfaiyesi
gecikmeli de olsa yangın yerine gelmiş, ancak saldırganlar itfaiyenin
çalışmasını engeller. Hortumlar kesilir, arabaların lastiklerinin havası
boşaltılır.
Yangın oteli tamamen sarar. 8 saattir kurtarılmayı bekleyenlerin umudu tükenmeye
başlamıştır. Artık ölümün çok yakınında olduklarını biliyor ve ondan kurtulmanın
yollarını arıyorlardı. Yangın bütün oteli sarmıştır. Cinnet halindeki kalabalık,
ölüm haberlerini beklemektedir. Dışarıda gözlerini kan bürümüş katiller, otelden
gelen yanmış insan eti kokusunu ciğerlerine çekerken, Ankara'daki bakanlar ve
yetkililer de kokteyllerde kadeh kaldırıyorlardı.
4 Temmuz günü, Sivas'ın Madımak Oteli'nde 35 can yakılarak katledilmiştir. 51
kişi de kendi olanaklarıyla ağır yaralarla kurtulabilmişlerdir. Çatıya çıkarak
yardım isteyenler arasında Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli de vardı. İtfaiyenin
merdivenli arabası otele yaklaştı.
Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli merdivenlerden inerlerken, Sivas Belediye Meclisi
Üyesi Cafer Erçakmak ile bazı belediye görevlileri saldırıya geçtiler.Aziz Nesin
ve Lütfü Kaleli, itfaiyenin merdivenlerinden aşağıya atıldılar. Başından
yaralanan Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli'yi linç edilmekten araya giren polisler
kurtardı. Yaralılar ambulansla değil polis arabalarıyla Tıp Fakültesi
Hastanesine götürüldü.
* Yaşamını Yitirenler
1) Behçet Sefa AYSAN Şair - Ankara
2) Yeşim ÖZKAN Sanatçı - Ankara
3) Nurcan ŞAHİN Sanatçı - Ankara
4) Muhibe AKARSU Misafir - Ankara
5) Muhlis AKARSU Sanatçı - Ankara
6) Murat GÜNDÜZ Sanatçı - Ankara
7) Handan METİN Sanatçı - Ankara
8) Ahmet ÖZYURT Sanatçı - Ankara
9) Huriye ÖZKAN Sanatçı - Ankara
10) İnci TÜRK Sanatçı - Ankara
11) Özlem ŞAHİN Sanatçı - Ankara
12) Yasemin SİVRİ Sanatçı - Ankara
13) Asuman SİVRİ Sanatçı - Ankara
14) Uğur KAYNAR Şair - Ankara
15) Sehergül ATEŞ Sanatçı - Ankara
16) Gülender AKÇA Sanatçı - Ankara
17) Gülsün KARABABA Sanatçı - Ankara
18) Mehmet ATAY Sanatçı - Ankara
19) Hasret GÜLTEKİN Sanatçı - Sivas
20) Serkan DOĞAN Sanatçı - Ankara
21) Muammer ÇİÇEK Sanatçı - Tokat
22) Belkıs ÇAKIR Sanatçı - Ankara
23) Asaf KOÇAK Karikatürist - Ankara
24) Edibe SULARI AĞBABA Misafir - İsviçre
25) Menekşe KAYA Sanatçı - Ankara
26) Koray KAYA Çoçuk - Ankara
27) Serpil ÇANİK Sanatçı - Ankara
28) Erdal AYRANCI Yönetmen - Ankara
29) Asım BEZİRCİ Yazar - Ankara
30) Sait METİN Sanatçı - Ankara
31) Carina Cuanna THUIJS Misafir - Hollanda
32) Nesimi ÇİMEN Sanatçı - İstanbul
33) Metin ALTIOK Şair, Yazar - Ankara
34) Kenan YILMAZ Otel görevlisi - Sivas
35) Ahmet ÖZTÜRK Otel görevlisi - Sivas
Yaralananlar:
1) Aziz NESİN 27) Oktay SAMUR
2) Lütfiye AYDIN 28) Kadir ARDIÇ
3) Cafer Can AYDIN 29) Ahmet BAYRAM
4) Aydoğan YAVAŞLI 30) Faruk YALÇIN
5) Melahat YAVAŞLI 31)H.İbrahim DARBİÇER
6) Kamber ÇAKIR 32) Ahmet YAPAR
7) Lütfi KALELİ 33) Şaban YILMAZ
8) Serdar DOĞAN 34)Selahattin ÖZASLAN
9) Gülay ŞAHİN 35) Nurettin DARIKA
10) Makbule ÇİMEN 36) Sabri KANGAL
11) Nuray ÖZKAN 37) Birsen GÜNDÜZ
12) Bülent DAYLAŞLI 38) Mustafa GÖKTEKİN
13) Faruk DAYLAŞLI 39) Turan KESER
14) Bedia ATMACA 40) Erkan KILIÇ
15) Şadiye TANIŞ 41) Şükrü GÜLMEZ
16) İnci ŞENER 42) Bilal KALE
17) Nevzat ÇİĞDAMLI 43) Ali SERTAŞ
18) Ünal ALTUNAY 44) Çiğdem GÜLHAN
19) Ali UYGUR 45) Mecit ÜNAL
20) Hasan YILDIRIM 46) Hidayet ÖZDEN
21) A. Turan ONAK 47) Solmaz YILMAZ
22) Mustafa KAYA 48) Zülali BİLGİN
23) Erdal KOÇ 49) Seyit İNAT
24) Rukiye GÜLER 50) Ersin GÜREN
25) Adem ŞAHİN 51) Salim CEBENAY
26) Ercan DEVELİ
Otelden yara almadan kurtulanlar
1) Arif SAĞ 21) Neval OĞAN
2) Yıldız SAĞ 22) Tuncay YILMAZ
3) Murtaza DEMİR 23) Demet IŞIK
4) Ali ÇAĞAN 24) Elif DUMANLI
5) Haydar ÜNAL 25) Murat KILIÇ
6) Yüksel YILDIRIM 26) İclal KARAKUŞ
7) Ali BALKIZ 27) Ertan KARTAL
8) Ali BAŞTUĞ 28) Ali Rıza KOÇYİĞİT
9) Ali DOĞAN 29) Mustafa TÜRKAN
10) Ayben KOP 30) Rıza AYDOĞMUŞ
11) Ali YÜCE 31) Mehmet AYDOĞMUŞ
12) Nimet YÜCE 32) Deniz HUNAR
13) Celal YILDIZ 33) Ferhun ATEŞ
14) Nurhan METİN 34) Cevat GERAY
15) Cem CELASUN 35) Gülsen GERAY
16) Zerrin TAŞPINAR 36) Olgun ŞENSOY
17) Mehtap YÜCEL 37) Nuray ÖZKAN
18) Hülya KADEROĞLU 38) Cevat ÜSTÜN
19) Battal PEHLİVAN 39) Hidayet KARAKUŞ
20) Türkân PEHLİVAN 40) İ. Cem ERSEVEN
Yaralanan polisler:
1) Doğukan ÖNER İl Emniyet Müdürü
2) Rahim ÇALIŞKAN Emniyet Müd. Yrd.
3) Mustafa UZUN Şube Müdürü
4) Yaşar TEMEL Başkomiser
5) İbrahim KURŞUN Komiser
6) Sönmez KAYIŞ Polis Memuru
7) Ramazan KARATAŞ Polis Memuru
8) Bülent DAMLACI Polis Memuru
9) Nevzat GÜNDOĞDU Polis Memuru
10) Ersoy KARA Polis Memuru
11) Şaban AKIN Polis Memuru
12) Salim ŞEN Polis Memuru
13) Hüseyin YÜKSEL Polis Memuru
14) Sebahattin DİNÇ Polis Memuru
d) Devlet yetkilileri ne dedi?
Sivas'ta eli sopalı, taşlı, zincirli onbini aşkın saldırgan, insan avındaydı.
Korkunç durum, Başbakana, İçişleri Bakanı'na defalarca bildirildiği halde
herhangi bir yardım gelmedi ve önlem alınmadı. 35 insan yakılarak feci şekilde
katledildi. Böyle bir ortamda Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ;"Halkla güvenlik
güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz" diyor, ilgilileri uyarıyordu.
Cumhurbaşkanının "halk"tan kastettiği oteli kuşatan saldırgan kalabalıktı. Gerçi
Süleyman Demirel, politik yaşama kazandırdığı, "Bana sağcılar suç işliyor
dedirtemezsiniz" şeklindeki veciz sözü ile tarafını çoktan açıklamıştı.
Başbakan Tansu Çiller ise, "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar
görmemiştir" diyebiliyordu. Daha sonra TBMM'de yaptığı bir konuşmada da Van'da
yakılan bir oteli, Sivas'takiyle karıştırmış ve "Bir vatandaş, sigortadan para
almak için sigortalı oteli yakmıştır" demişti. Bir başbakan, ülke sorunlarına ve
toplumsal gelişmelere bu denli duyarsız olabiliyordu.
Ülkenin iç asayişinden sorumlu bir yetkilisi, İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu,
otele yapılan saldırıyı, "Aziz Nesin'in halkın inançlarına karşı bilinen
tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir" şeklinde yorumlayarak
saldırganları mazur göstermiştir.
Devlet yetkililerinin açıkça taraf tutmaları, güvenlik güçlerinin ilk
soruşturmasını da etkilemiştir. Saldırı öncesinde, sırasında ve sonrasında
yeterince önlem alınmadığından insanlar yakılmış, saldırgan katiller ellerini
kolllarını sallayarak kent dışına çıkmış ve izlerini kaybettirmişlerdir. 10-15
bin saldırgandan ancak 35 kişi, katliamdan bir gün sonra gözaltına alınmıştır.
Artan toplumsal tepkiler sonucu, gözaltına alınanların sayısı daha sonra 190'a
çıkarıldı. Gözaltına alınanlar hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına
muhalafetten dolayı soruşturma başlatılmış, fezlekeler bu doğrultuda
hazırlanarak Cumhuriyet Savcılığı'na sevkedilmişlerdir. Soruşturmanın bu
yetersiz çerçevede kalması sonucu, 190 kişiden 124'ü tutuklanmış, geri kalanlar
serbest bırakılmışlardır.
Olay, rejime yönelik ve arkasında ırkçı-şeriatçı örgütlerin bulunduğu siyasal
bir gelişme şeklinde ele alınmadı. Hukuki süreç bu yönde işletilmedi. Böylece,
35 kişinin katledilmesine, 60 kişinin ağır yaralanmasına, onlarca arabanın
yakılmasına neden olan katliamın düzenleyicileri olan ırkçı-şeriatçı örgütler ve
katliamda kusuru bulunan sorumlular ortaya çıkarılmadı.
e) Sivas Valiliğinin Raporu
Sivas Valisi Ahmet KARABİLGİN, katliamla ilgili olarak hazırladığı bir raporu
İçişleri Bakanlığına sunar:
* Olay Öncesi İstihbarat
01. 07. 1993 Perşembe günü, İl Merkezinde başlayacak olan ve aralarında Aziz
NESİN'in bulunduğu birçok yazar ve sanatçının katılacağı 4. Geleneksel Pir
Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri'ni protesto etmek amacıyla, 30. 06. 1993 günü
'gizli' olarak, 'Ek - 1'de sunulan bildiri dağıtılmıştır.
Konunun hassasiyetinden dolayı, etkinlik programı ve Aziz Nesin aleyhindeki
bildiri Emniyet Müdürlüğü'ne faksla iletilmiştir.
II. Olayın Başlangıcı ve Seyri
2 Temmuz 1993 Cuma
- Paşa Camii önünde görevli emniyet ekibi (3860 kodlu) tarafından, Paşa Camii ve
Meydan Camii'nden, Cuma namazından çıkan 500-1000 kadar kişiden oluşan grubun
dört koldan Hükümet Konağı'na doğru ilerledikleri bildirilmiştir. (13.30)
- Hükümet Meydanı gerisinde oluşturulan polis barikatını aşan yaklaşık 2 bin
kişi, maydanda, "Vali istifa","zafer İslam'ın","Şeytan Aziz"," İslamiyet'i
ezdirmeyeceğiz" vb. sloganlar atmışlardır. (13.40)
- Sayıları yaklaşık 3 bini bulan grup, Osmanpaşa Caddesi ve Buruciye Medresesi
civarında benzer sloganları yinelemiştir. (13.55)
- 3 bin 500 dolaylarında gösterici, Kültür Merkezi önüne gelmiş ve içerdeki
karşıt grupla slogan mücadelesi başlamış, çatışma polis tarafından önlenmiştir.
(14.10)
- Kültür Merkezi'nden ayrılan grubun sayısı, 4-5 bini bulmuştur. (14.40)
- Grup, Buriciye Medresesi'ne gelmiştir. (14.45)
- Buriciye Medresesi önünden Hükümet Meydanı'na geçen 6 bin dolayındaki
gösterici, aynı sloganları tekrarlamışlardır. (14.50)
- Grup, Hükümet Meydanı'ndan Atatürk Caddesi'ne yönelmiştir. (15.00)
- Atatürk Caddesi'nden yeniden Hükümet Meydanı'na gelinirken, sayı yaklaşık 8-9
bini bulmuştur. (15.10)
- Hükümet Meydanı'ndan İstasyon Caddesi yoluyla Kültür Merkezi'ne gelen
göstericiler, bir gün önce dikilen anıtı kısmen tahrip etmiş; Kültür Merkezi
içindeki karşıt grupla taşlı sopalı çatışma, polisçe, fazla büyümeden, zor
kullanılarak önlenmiştir. (15.30)
- Valilik tarafından görevlendirilen Belediye Başkanı, Kültür Merkezi önündeki
topluluğu sakinleştirmek için bir konuşma yapmıştır. (15.48)
- Kültür Merkezi'nden İstasyon Caddesi yoluyla yeniden Hükümet Meydanı'na ve
Madımak Oteli civarına gelen yaklaşık 10 bin kişilik gösterici grubu, slogan
atmaya devam etmiştir. (15.55)
- Madımak Oteli önünde toplanan yaklaşık 15 bin göstericiye, Valilik'ten gelen
istek üzerine, Belediye Başkanı ve Büyük Birlik Partisi İlçe Başkanı birer
konuşma yapmışlardır. (18.00)
- Belediye İtfaiye araçları, Hükümet Meydanı'na gelmiştir. (18.30)
- Kültür Merkezi önündeki heykel, belediye garajına konulmak amacıyla Meydan'dan
geçirilirken, topluluk tarafından Madımak Oteli önüne getirilmiştir. (19.14)
- Madımak Oteli önündeki araçlar ve heykel ateşe verilmiştir. (19.50)
- Otele yaklaşmak isteyen itfaiye araçlarına, göstericiler yere yatarak engel
olmuşlardır. (20.00)
- Afyon Sokak'tan (arka taraftan) gelen itfaiye, yangını söndürmeye başlamıştır.
(20.20)
- Hükümet Meydanı'na gelen göstericiler, Hükümet Konağı'nı taşlamaya ve slogan
atmaya başlamışlardır. (20.40)
- Güvenlik kuvvetleri havaya ateş etmiş ve göstericiler dağılmaya başlamıştır.
(20.50)
- Kalabalık, küçük gruplar halinde şehrin çeşitli kesimlerine yayılmıştır.
(21.00)
- Atatürk - Kongre ve Etnografya Müzesi önünde bulunan Atatürk Büstü tahrip
edilmiştir. (21.40)
- Sayın İçişleri Bakanı Valiliğe gelerek, olaylarla ilgili bilgi almıştır.
(22.00)
- Valilikçe ilan edilen "sokağa çıkma yasağı" ile birlikte, güvenlik güçleri
şehirde tam bir hâkimiyet sağlamışlardır. (23.00)
III. Olayın Nedeni
Olayların asıl nedeni, dinsiz olduğunu birçok kez açıklayan yazar Aziz Nesin'i
bahane eden irtica yanlısı ve devlet düşmanı odakların, fırsattan yararlanıp,
halkı, işsiz, güçsüz kişileri galeyana getirmesi ve istismar etmesidir.
Olaylar, idarenin elinde olmayan, kanunsuz göstericiler karşısında eldeki
güvenlik güçlerinin kesin üstünlüğünü imkansız kılan bir gelişim seyretmiştir.
Gelişmeler, dakika dakika hükümet yetkililerine ve üst düzey yöneticilere
iletilmiştir.
Çeşitli camilerden çıkan ve normal bir kalabalık içinde küçük gruplar halinde
değişik yönlerden gelen göstericiler, bir anda Hükümet Konağı önünde kanunsuz
gösterilerine başladılar. 13.30 dolaylarında başlayan bu ilk olay üzerine,
derhal Emniyet ve Jandarma üsleri ile yaptığım haberleşmede, başlayan olaya
karşı alınacak önlemler değerlendirilmeye ve uygulamaya sokulmuştur. Olayın, ilk
dakikalarında yarattığı izlenim, toplanan kişilerin hemen dağılıp gidecekleri
şeklinde olmuştur.
Topluluğun Hükümet Konağı önünden ayrılmayıp slogan atmayı sürdürdükleri ve yere
oturmaya başladıkları görüldüğünde, işin ciddiyeti anlaşılmış ve saat 13.45'te,
yani olayın başlamasından 15 dakika sonra, Tugay Komutanı'ndan askeri güç
talebinde bulunulmuştur. 13.45'te başlayan ve aralıklarla süren takviye kuvvet
isteme talebine gecikerek karşılık verilmiştir. Hazırlandığı bildirilen kırk
kişilik ilk kuvvet, Hükümet Konağı önüne ancak saat 16.00 dolaylarında
ulaşmıştır.
Saat 19.10'da Genelkurmay Başkanı ile yaptığım telefon görüşmesine kadar, Tugay
güçlerinin olay mahalline sevki mümkün olamamıştır. Sayın Genelkurmay Başkanı bu
telefon görüşmesinde, Tugay'ın tüm gücünün olaylara müdahale etmek üzere
kullanılacağını bildirmiştir. Saat 19.45'te, göstericiler kundaklanmış Madımak
Oteli'ne girmek üzereyken, Tugay'ın son gelen ek gücü, koşar adımla kalabalığa
müdahale etmeye çalışmış, ama kalabalığı yaramamıştır. Tugay takviyesinin en son
anda, saldırganlar otele girmek üzereyken ulaşmakta olduğu, deşifre edilecek
Emniyet telsiz konuşmalarından, Emniyet Müdürü ile yaptığım haberleşmelerden de
anlaşılmaktadır.
Bu kritik anda yanımda bulunan İl Jandarma Komutanı'nın emri ile Jandarma
timinin havaya ateş açması, olayların daha vahim noktalara gitmesini önlemede
etkin olmuştur.
IV. Son Değerlendirme
1. Kanunsuz bir toplum olayına dönüşeceği yönünde kesin bir belirti
bulunmamasına rağmen her türlü güvenlik önleminin alındığı etkinliklerde fanatik
bir grubun çıkarttığı olayın, daha önceki yıllarda yaşanan ve tüm şehri kaplayan
mezhepler arası çatışmaya dönüşmemesi, güvenlik güçlerinin halk üzerine ateş
edip olayları daha da alevlendirmesi yanlışlığına düşülmemesi yönünde her türlü
duyarlılık gösterilmiştir.
Keza aynı yaklaşım, Sayın Başbakan'ımız ve İçişleri Bakanı'mızla yaptığım
telefon görüşmelerinde, 'Gösteriler içindeki halkın, güvenlik güçlerinin ve
saldırıya hedef olan misafirlerin hepsinin korunması zorunluluğu olmadıkça
kuvvete başvurulmaması' şeklinde tekrar edilmiş ve bu yönde talimatlar
alınmıştır.
2. İlk anda kuvvete başvurup, grubun tüm şehre yayılması; olayların tüm şehri
kaplaması ve sayıca yetersiz güvenlik güçlerinin şehre yayılan olaylar
karşısında iyice güçsüz bir duruma düşmesi ve olayların daha büyük facialara
dönüşmesi sonuçlarını yaratabilirdi.
3. Çevre illerden gelen takviye güçler, 25-30 sayıları mertebesinde kalmış,
Tugay'ın tüm gücünün bir anda seferber edilmemesi de, mevcut güvenlik kadrosuna
yeterli desteğin zamanında katılamaması sonucunu doğurmuştur.
V. Sonuç
Sonuç olarak, yaşanan üzücü olayın öncesinde, olay sırasında ve sonrasında,
eldeki tüm olanaklar ve güvenlik gücü kullanılmaya çalışılarak, ilimizde bulunan
askeri birlik, 5. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı'ndan, İçişleri Bakanlığı
Sayın Müsteşarı'nın bilgisi altında Kayseri ve Tokat illerinden; ilimiz Hafik,
Yıldızeli, Kangal, Şarkışla ve Zara Kaymakamlarından takviye kuvvet zamanında
istenilmiş, Sayın Başbakan'a, Sayın İçişleri Bakanı'na, Sayın İçişleri Bakanlığı
Müsteşarı'na, uçak ve helikopterle takviye gönderilmesi talebi arz edilmiştir.
Yaşanan bu üzücü olayda, Valiliğimiz yasal ve idari her türlü çareye başvurmuş,
gerekli makamlarla haberleşme ve koordinasyon içinde bulunmuştur. Dünyanın her
yerinde, ülkemizin birçok yerleşim merkezinde de yapılması gereken en temel iş,
olayları sınırlamak ve büyümesini engellemektir. Bu çerçevede Valiliğimiz
görevlerini eksiksiz olarak yerine getirmiştir. 7
f) Tahrik mi, Tertip mi?
Devletin Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakan düzeyindeki yetkililerinin olaya
yaklaşımları, yakılanların bunu sanki hak ettiği yolundadır. Saldırganlara
yönelik herhangi bir tutum alınmasına karşı çıkmakta, olayın tahrike bağlı bir
duyarlık olduğunu iddia etmektedirler.
Böyle bir tutum, etkilerini göstermekte gecikmedi. Nitekim Emniyet Müdürü ile
Vali hemen görevden alınır. Katliam soruşturması, Aziz NESİN'in tahrikleri
ekseninde yürütülür.
Emniye tahkikatı bu yöndedir ve Savcılık da böyle bir yol tutturmuştur.
Cumhuriyet Savcılığı soruşturmasında, katliamı planlayan ve başlatan örgütler
üzerinde durulmamış; saldırı Aziz NESİN'ın tahriklerine bağlanmış ve iddianame,
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına muhalefet temelinde hazırlanmıştır.
(Sivas Savcısının hazırladığı iddianame: Hazırlık 1993/2460, Sivas Asliye Ceza
Mahkemesi)
Ankara DGM Savcılarının 1 Nolu DGM'ye sunduğu iddianamede de, "Sivas'ta Pir
Sultan Şenlikleri ve bu şenliklere katılan, bir konuşma da yapan, Aziz NESİN
gibi dini inkâr etmekten öte, İslâm dinini küçültücü, aşağılayıcı bir kitabı da
neşrettiren, Türk halkına aptal demekten çekinmeyen kişilerin davet edilmesi"
gibi ifadelere yer verilmiştir. 8 DGM Savcıları da, katliamı planlayanları ve
başlatan örgütleri ortaya çıkarmaktan yana olmamış ve olayları Aziz NESİN'in
tahrikine bağlamışlardır.
Ankara 1 Nolu DGM de gerekçeli kararında (E: 1993/106, K: 1994/190), saldırıyı
ve katliamı Aziz NESİN'in tahrikine bağlayarak olaylarda bir örgüt aramanın
gereksiz olduğuna karar vermiş, sanıkların cezasında da dörtte bir oranında
indirim uygulamıştır.
Oysa saldırının ve katliamın örgütlü olarak planlandığına dair tanık ifadeleri
ve belgeler bulunmaktadır. Üstelik bunların tümü mahkemeye sunulmuştur.
Olaylardan iki gün önce kentte, "Müslüman Kamuoyuna" başlıklı bir bildirinin
dağıtıldığını belirtmiştik. Şenliklerin birinci gününün akşamı, "Halkımıza
Çağrı" başlığı taşıyan ikinci bir bildirinin dağıtıldığı da vurgulanmıştı.
Malatya Valisi, saldırıdan bir gün önce bir otobüs dolusu Aczmendi militanının
Malatya'dan Sivas'a geldiğini, basına söylemiştir. Yine daha önce aktardığımız
gibi, şenliklerin birinci ve ikinci günleri, Sivas'taki yerel sağ basın
organları (Hürdoğan, Bizim Sivas, Hakikat, Anadolu, Yeni Ülke vb.) dağıtılan
bildirilerin içeriğine uygun ve tahrik edici yazılar yayımlamışlardır.
Bu yazılı kaynaklara ek olarak, TBMM'nin olayla ilgili kurduğu Araştırma
Komisyonuna ifade veren çeşitli görevlilerin anlatımları da ilginç bilgilerle
yüklüdür.
O günlerde Sivas Emniyet Müdürü olan Doğukan ÖNER: "... Bu Perşembe günü de,
Aziz NESİN Buriciye Medresesine gitmiş, Buriciye Medresesinde öğleye kadar kitap
imzalamış, o akşama kadar belirli yerlerde gezmiş. O akşam çıkıp Madımak
Oteli'ne gitmiş. Gece saat 21.00'de bir tek siyasi şubemizin korumasıyla
birlikte yanında 8 kişi ile Madımak Oteli'nden çıkmışlar, Atatürk Caddesinden
inmiş aşağıya; orada Sarayhan Restorantı var; Sarayhan Restorantına yaya
gitmişler. Orada içki içtikten sonra da yine yaya olarak aynı ekiple o şekilde
gitmişler. Yani ben şunu arz etmek istiyorum, yani olay bir tek Aziz NESİN'e
yönelik olan bir hadise değildir.
"... Bu işte kesin provokasyon vardır. Bu işte kesin dışarıdan gelme birtakım
güçler vardır. İlk defa camiye gittiğim zaman o caminin ön tarafında belirli
birtakım gruplar vardı... Ben o grupları Madımak önünde görmedim..." 9
Mehmet YILDIZ (Sivas Emniyet Asayiş Müdürü): "Heykel getirildi, topluluğun önüne
atıldı. Atılınca gerçekten insanlar artık çok çılgınca hareket ediyorlardı.
Dişleriyle dahi ısıranları gördük, kafasını vuranları gördük... Paşa Camisinden
anons edilince, diyelim ki 200 kişi pankart astı. Amerikan Bayrağını
yaktılar..."
Millet Partisi İl Başkanı: "Paşa Camisinde namaz bitmişti, bir kısım imamı
beklemeden namaz biter bitmez dışarıda bir gürültü patırdı oldu... Amerikan
Bayrağının yakılışını bizzat gördüm. Pankartı da cami duvarında asılı olarak
gördük."
Dr. Hüseyin POLAT (Tabiblar Odası Başkanı): "Öncelikle bu saldırı devlete karşı
yapıldı. Laik Cumhuriyete ve Atatürk'e karşı yapıldı. Belediye Başkanı 'Gazanız
mübarek olsun' diyerek manevi destek verdi."
Mehmet TALAY (Kültür Bakanlığı Sivas İl Müdürü): "Aziz NESİN Sivas'a ilk kez
gelmedi. Aziz NESİN bundan yedi, sekiz ay veya bir sene kadar önce kitap imza
gününe gelmişti. Sonra Aziz NESİN'in konuştuğu gün Perşembe günü, olaylar 24
saat sonra çıkıyor. Tepki olarak olsaydı aynı gün tepki olurdu..."
Şakir ŞEKER (ANAP İl Başkanı): "Caminin içinden insanlar çıkmaya başladığı anda,
20 veya 25 kişilik namazla hiç alakası olmayan ve namaz kılmayan bir grup,
bahçede namaz kılan yere gelir ve bunlar bir pankart açarlar, arkasından da bir
Amerikan Bayrağı ateşe verilir..." 10
Yine kamu tanıklarından Emniyet görevlileri İzzet KARADAĞ, Erol ÇÖL, Refik
SUNGUR, Nazım GÜNAYDIN, Orhan Veli KARADAYI, Mehmet ÖZBEK, Ömer Faruk ÜNAL
hazırlık ifadelerinde ve Mahkemedeki ifadelerinde saldırının ve katliamın
organizeli olduğunu belirtmişlerdir. 11
Belgelerden ve tanıkların anlatımlarından anlaşıldığı gibi, Sivas katliamı
tahrik sonucu değil, örgütlü ve planlı hazırlıkların sonunda gerçekleşmiştir.
g) Yargı Süreci
Katliamdan birkaç gün sonra soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma ve
yargılamanın gelişimi şöyledir:
1) Sivas C. Başsavcılığı, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına
muhalefetten dolayı bazı kişiler hakkında soruşturma başlatır ve Sivas 2. Asliye
Ceza Mahkemesi'nde kamu davası açar. Sivas 2. Asliye Ceza Mahkemesi de 23. 08.
1993 gün, 1993/302 Esas, 1993/315 kararıyla, kamu güvenliği yönünden davayı
Ankara Asliye Ceza Mahkemesine gönderir. Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesinin
1993/1185 E. Kararıyla dava Ankara DGM'ye gönderilir.
2) Sivas C. Başsavcılığı, ayrıca 22. 07. 1993 gün ve 1993/2212 Hz. Sayılı
iddianamesiyle Sivas Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açar. Mahkeme de kamu
güvenliği nedeniyle dava dosyasını Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderir.
Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi de, oluşumunun DGM'yi ilgilendirdiği gerekçesiyle
11. 10. 1993 gün, 1993/169 E., 1993/150 sayılı kararıyla davayı Ankara DGM'ye
gönderir.
3) Sivas İli, Kayseri DGM kapsamındadır. Bu yüzden, Kayseri DGM Savcılığı da
soruşturma başlatır. Sonra 25. 08. 1993 gün, 1993/175 Esas, 1993/197 sayılı
kararıyla davayı kamu düzeni bakımından Ankara DGM'ye gönderir.
4) Ankara DGM, kendisine gönderilen dava dosyaları hakkında 27. 10. 1993 tarih
ve 1993/129 Esas, 1993/109 sayılı kararıyla görevsizlik kararı verir. Böylece
Mahkemeler arasında uyuşmazlık sonucu dava dosyası Yargıtay'a gider. Yargıtay
16. Ceza Dairesi de 08. 11. 1993 gün ve 1993/11824 Esas, 1993/11804 sayılı
kararıyla Ankara DGM'nin yetkili olduğuna karar verir.
5) Ankara DGM, gerek Asliye Cezada açılan davaların dosyasını, gerekse Ağır Ceza
Mahkemesi'nde açılan dosyayı 1993/106 Esas kararıyla birleştirir. Sonuçta dava,
Ankara 1 nolu DGM'de açılmıştır.
Görüldüğü gibi, saldırı ve katliam sırasında Emniyet, suçluları yakalamada
oldukça pasif kalmış; Sivas'ın dışından gelen saldırganlar kolaylıkla Sivas'ı
terketmişlerdir. Sonradan gözaltına alınanların tümüne yakını Sivas'ta
oturanlardır.
Yargı sürecinde dava dosyası, Kayseri DGM, Sivas, Ankara Asliye ve Ağır Ceza
Mahkemeleriyle, Ankara DGM ve Yargıtay arasında uzun süre dolaştırılmıştır.
Böylece sıcağı sıcağına soruşturma başlatılmadığı gibi, suçluların çoğunluğu
çoktan kayıplara karışmışlardır.
35 kişinin ölümüne, 60 kişinin yaralanmasına neden olan bu katliamın
soruşturulmasına, yargılanmasına etki eden veya engellemeye çalışan gizli güçler
mi vardır? Burası tartışma konusu olmuştur. Ama katliamın öncesi, sonrası ve
yargılama süresinde saldırganların korunduğuna, basın ve kamuoyu tanık olmuştur.
Ankara 1 nolu DGM'ye sunulan iddianamede Sivas Katliamı şöyle anlatılmaktadır:
"İDDİANAME: 02. 07. 1993 Cuma günü her yıl olduğu gibi Banaz Köyü'nde yapılmakta
olduğu söylenilen Pir Sultan Abdal Şenlikleri'nin bu yıl Sivas şehrine dikilen
Pir Sultan Abdal Abidesi'nin açılışı nedeniyle Sivas il merkezinde yapılmış
olması, toplantıya İslam dünyasında tepki yaratan Şeytan Ayetleri Kitabı'nı
Türkiye'de de yayınlayan Aziz Nesin'in davet edilmesinin, il içinde olumsuz bir
ortamın doğmasına neden olduğu gözlenmiştir. Sivas ilinde yaşayan vatandaşların
bu duruma hassasiyetlerini gösterecekleri ve bir büyük olayın geleceği önceden
bilinmesi de bir yana, yasal ve emniyet tedbirlerinin bu tür olayları önlemede
etkin bir çare olamayacağı açıktır...
"İslam dünyasında tepki yaratan 'Şeytan Ayetleri' kitabının Türkiye'de
yayınlanmasını yürüten ve Türk toplumunda sergilediği hareketleriyle hiç de iyi
izlenim bırakmayan Aziz Nesin'in bu merasime (4. Pir Sultan Abdal şenliği) davet
edilmesi, geleneksel olarak Pir Sultan Abdal Şenlikleri'nin her yıl Banaz
Köyü'nde yapıldığını düşünürsek, bu şenliğin Sivas İl Merkezi'ne getirilmesi;
kamu davasındaki bu olayı hazırlamıştır.
"İşte 02. 07. 1993 gününün Cuma olması ve camilerden çıkan halkın, fanatik
dincilerin yönlendirmesiyle, yetkililerce olayın önlenmesi için yeterli tedbirin
alınmaması ve geciktirilmesi,
"Ayrıca, fanatik toplulukça şenlikten bir gün önce il merkezinde yayınlanan
gazetelerde açıklamalar yapılması ve halkı kışkırtan bildiriler dağıtılması;
"Hele hele Aziz Nesin'in İslam Dini'ne karşı tutum ve davranışları ve
açıklamaları;
"Kapalı bir salonda düzenlenen toplantıda terör örgütü militanları için saygı
duruşunda bulunulması;
"Eylemin hazırlayıcı nedenleri arasında sayılabilir.
Sivas ilinde meydana gelen bu vahim olay için de, 'Bu şenlik neden İl
Merkezi'nde yapılmıştır, neden Cuma gününe rastlatılmıştır, neden genelde halk
tarafından hareketleri hiç de hoş karşılanmayan Aziz Nesin şenliğe davet
edilmiş, kendisine konuşmalar yapma imkanı tanınmış, neden şenlikle hiç ilgisi
olmayan terör örgütü militanları için saygı duruşunda bulunulmuştur?' soruları
cevapsız kalmaktadır.
"Bir yanda 'Marksist-Leninist' düzene dayalı devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğüne yönelik oluşturulan yasa dışı terör örgütleri, özellikle
PKK terör örgütünün; bir yanda fanatik dincilerin laik devlet düzenini cebren
ilga edilip, yerine şeriat devlet düzeninin getirilmesine ilişkin;
"... Çalışmaları Sivas olayında tahrik ve teşvik şeklinde görüntülenerek gövde
ve güç gösterisi oluşturulmuştur. Olaydan bir gün önce sokağa dökülen Marksist-Leninist
düzene dayalı, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne yönelik
Dev-Sol, Dev-Genç, PKK terör örgütlerinin militanlarının katılmasıyla Sivas
sokaklarında yapılan yürüyüş ve Aziz NESİN'in konuşmaları sergilediği tavrı, bir
gün sonra meydana getirilecek olayların tahrikçisi olmuştur..." 12
DGM savcılarının iddianamelerinde, Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri ve bu
şenliğe katılanlar "Dev-Sol, Dev-Genç, PKK" örgütleriyle bağlantılı olmakla
suçlanmaktadır. Bu örgütlerin Sivas'ta yürüyüş yaptıklarından sözedilmektedir.
Oysa Sivas Valiliğinin ve Emniyet Müdürlüğünün raporlarında böyle bir yürüyüş
olmadığı belirtilmiştir. Yine, katliamı gerçekleştiren ırkçı-şeriatçı
örgütlerden hiç söz edilmemiştir. Katliamın nedenini Aziz NESİN'in tahrikine ve
sol örgütlere bağlayarak savcıların, katliamı yapanlardan yana taraflı olduğu
görülmektedir.
Davanın ilk duruşması, Ankara 1 nolu DGM'de 21. 10. 1993 günü yapıldı. Duruşmayı
izlemek üzere binlerce kişi Ankara DGM önüne geldi. Binin üstünde polis
Adliyenin geliş yollarını çevirmişti. Saldırganların yakınlarının ve
avukatlarının dışında kimseyi Adliyeye yaklaştırılmıyorlardı. Sivas'ta
katledilenlerin aileleri ve avukatları içeri alınmadılar. Emniyet güçleri,
duruşmayı izlemeye gelenlere ve katledilenlerin yakınlarına acımısızca
saldırdılar. Kadınları saçlarından tutarak yerlerde sürüklediler ve copladılar.
Ağza alınmayacak küfür ve hakaretler yapıldı. Birçok kişi gözaltına alındı.
İlk duruşma böyle başladı. Yakınlarını kaybeden aileler ve müdahil avukatları
sonraki duruşmalara katılma imkanı buldular. Sanıklar, her duruşmada müdahil
avukatlara ve yakınlarını kaybeden ailelere sözle ve el hareketleriyle hakarette
bulunuyorlardı. Mahkeme heyeti bu tür hareketlere müdahale etmiyordu.
Müdahil avukatlar, katliamla ilgili elde edilmiş fotoğrafları, filmleri ve
benzeri belgeleri mahkemeye sundular. Mahkemeye sunulan belgelerde saldırganlar,
somut olarak görülüyordu. Ancak mahkeme heyeti avukatların belgelerin
incelenmesi istemini kabul etmedi. Daha sonra davanın gelişimini, tanıkların
ifadelerini basından ve kamuoyundan gizlemek için gizlilik kararı alındı.
Müdahil avukatlar, mahkeme heyetinin tutumunu yanlı görerek reddi hakim
isteminde bulundular. Avukatların bu istemi de reddedildi.
Mahkemenin yanlı tutumu karşısında, müdahil avukatlar, yaptıkları bir
açıklamayla duruşmalara katılmama kararı aldılar:
"...Şeriat heveslilerinin, teokratik devlet özlemcilerinin yargılandığı ve
Cumhuriyet tarihimizin en önemli davalarından olan Sivas Olayları Davasının her
yönüyle topluma, halkımıza açık olması gerekir. Müdahil vekileri olarak,
gerekçesi ve nedenleri bile tutanağa yazılmamış olan 'Gizlilik kararı'nın
sürmesini asla benimsemeyiz, yargılamanın kamuoyundaki inandırıcılığına gölge
düşmesine göz yummayı, halkın haber alma hakkının tıkanmasını içimize
sindiremeyiz ve hukuka uygun bulmayız.
"Bu nedenle meslektaşlarımız, müdahil müvekkillerin de isteklerini göz önünde
bulundurarak; mahkemelerce verilmiş bulunan 'Gizlilik kararı' kaldırılıncaya
kadar, duruşmalar halka açık olarak yapılıncaya kadar, duruşmalara girmeme ve
mahkemeyi tarihi sorumluluğu ve hukuki yanlışlığı ile baş başa bırakma kararı
vermişlerdir..." 13
Müdahil avukatların bu kararını desteklemek üzere, Pir Sultan Abdal Kültür
Derneği Genel Merkezi de tüm şubeleriyle açlık grevi kararını aldı. 14 Haziran
1994 günü başlayan ve18 Haziran akşamı sona eren dört günlük açlık grevine,
Derneğin 35 Şubesinin tüm yönetim kadrosu katıldı. Açlık grevi süresince 100
binin üstünde kişi ve kurum temsilcisi Derneği ziyaret ederek destek verdiler.
Buna ek olarak Ankara'da 200 bin bildiri dağıtıldı.
Bunca tepki ve uyarıya karşın, mahkeme heyeti kararında direnerek yargılamayı
yürüttü. Gizlilik içinde yürütülen yargılama 26. 12. 1994'te karara bağlandı.
Mahkemenin gerekçeli kararı şöyledir:
"Gerekçeli Karar: ...Sivas olaylarının devlete ve laik düzene yönelik olmadığı,
Aziz NESİN'in Şeytan Ayetleri kitabını yayınlamasına duyulan öfke, kin ve
nefretin oluşturduğu tahrik sonucu ve Aziz NESİN'e yönelik bir eylem olduğu,
kast edilen Aziz NESİN olmasına rağmen hedefde sapma sonucu 37 masum insanın
ölümü ile sonuçlanan bu olayların, laik-antilaik veya mezhep çatışması olmadığı,
sadece İslam dinince mukaddes sayılan değerlerin aşağılanmasına tepki
gösterildiği, Aziz NESİN'in Anadolu'nun herhangi bir vilayetinde da aynı tepkiyi
görebileceği, dolayısıyla şahsa yönelik eylemin bir başka amaca çekilerek
kamplaşma ve kutuplaşma yaratmasının hukuki ve sosyal bir yararı olmadığı
kanaatindeyiz.
"... Olayların müştekisi Aziz NESİN'in, Bakanlar Kurulu'nun 24. 08. 1989 tarih
ve 1989/14479 sayılı kararnamesinde, yazarı Salman RÜŞDİ olan 'Şeytan Ayetleri'
isimli kitabın Türkiye'ye sokulması ve dağıtılmasını yasakladığı, Türkiye'de bu
yasağa rağmen adı geçen kitabı Aydınlık Gazetesinde yayınladığı ve bu kitabın
içeriği itibarıyla Müslümanların Peygamberi ve eşlerine karşı tahrik ve tazyif
edici ibarelerin bulunması sebebiyle tüm Müslüman halkı bu yayından dolayı
haksız şekilde tahrik ettiği, böylece olayların çıkmasının müsebbibi bulunduğu
anlaşıldığından, sanıklara tayin olunan ceza TCK'nun 51/1 maddesi gereğince ¼
nisbetinde indirilecek... hapis cezasıyla ayrı ayrı cezalandırılmalarına..."
(Ankara 1 nolu DGM'nin Gerekçeli Kararı, Sayfa: 461/465) 14
Böylece Sivas katliamı davasının 22 sanığı hakkında 15'er yıl, 3 sanığı hakkında
10'ar yıl, 54 sanığı hakkında 3'er yıl, 6 sanığı hakkında 2'şer yıl hapis
cezası, 37 sanığı hakkında da beraat kararı verildi.
DGM'nin kararında katliamı gerçekleştiren faşist (ırkçı-şeriatçı) örgütlerden
söz edilmediği gibi, katliam Cumhuriyete ve laikliğe karşı bir eylem olarak da
değerlendirilmemiştir. Ama bir suçlu gerekliydi ve o da bulunmuştu: Aziz NESİN.
Üstelik bu hiç de yeni bir şey değildi; devletin yetkilileri, siyasi iktidarın
sözcüleri, emniyet yetkilileri ve savcılar da, Sivas katliamının örgütlü bir
hareket olmadığını, Aziz NESİN'in tahrikiyle ortaya çıkmış bir tepkinin sonucu
olduğunu, olayın ilk gününde açıklamışlardı.
Müdahil avukatlar, DGM'nin kararını taraflı, hukuka ve adalete aykırı olarak
niteleyerek, ayrıntılı bir savunmayla temyiz ettiler. Yargıtay 9. Ceza Dairesi,
Esas No: 1996/688, Karar No: 1996/4716 kararıyla, "Katliamın Cumhuriyete,
Laikliğe ve Demokrasiye yönelik olduğunu" belirterek DGM'nin kararını esastan
bozdu.
Ankara 1 nolu DGM, Yargıtay'ın bozma kararına uyarak yargılamayı yeniden
başlattı. Karar, 28. 11. 1997'de açıklandı. Mahkemenin Esas No: 1996/84, Karar
No: 1996/199 Gerekçeli Kararında şu ifadelere yer veriliyordu:
"... 7-8 saatlik uzun bir zaman süreci içerisinde güvenlik görevlilerince
yapılmış olan çeşitli uyarılara rağmen dağılmayarak Hükümet Konağının önünde
bulunan güvenlik görevlilerini kurduğu barikatın da zorlanıp devlet ve hükümetin
il'de temsilcisi olan valiye 'Şerefsiz vali', 'Vali istifa' şeklinde, yürüyüşler
ve toplanmalar sırasında Cumhuriyetçilik ve laiklik ilkelerine aykırı biçimde
'Şeriat gelecek zulüm bitecek', 'Cumhuriyeti burada kurduk, burada yıkacağız',
'Yaşasın şeriat, kahrolsun laiklik', 'Şeriat isteriz', 'Dinsiz laikler'
sloganlarının atılması, bir kısım işyeri, mesken ve araçların yakılması 'Yak
yak' sloganları altında güvenlik görevlilerinin kurduğu barikatın cebir
kullanılmak suretiyle açılıp otelin yakılması suretiyle 35 kişinin öldürülmüş ve
çok sayıda kişi ve güvenlik görevlisinin yaralanmış bulunması ve nihayet Türk
İnkılabının temel taşlarından birisi olan Sivas Kongresinin imzalandığı ve
sonradan müzeye dönüştürülmüş bulunan bina ile önündeki Atatürk Heykelinin
tahrip edilmiş olması, olayda kullanılan cebir, bir kısım icra hareketlerinin
TCK'nin 146. Maddesinde belirtilen sonucu yaratmaya elverişliğinin ve Aziz
NESİN'in düşünce ve davranışları bahane edilmek suretiyle Anayasal düzenin en
önemli ilkelerinden olan Cumhuriyetçilik ve laiklik ilkelerinin ortadan
kaldırılmasına yönelik bulunduğunu tüm açıklığı ile ortaya koymaktadır..."
(Gerekçeli Karar, s. 65-67)
DGM'nin kararında 33 sanığa idam, diğerlerine de muhtelif ağır hapis cezaları
verilmiştir.
Mahkemenin kararı taraflarca temyiz edilmiştir Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, 24.
12. 1998 günü verdiği kararda hapis cezaları onaylanırken, 33 idam cezası bazı
usul noksanlıkları nedeniyle bozulmuştur. Dava bir kez daha DGM önündedir.