5.
İstanbul Lisesi Liseler Arası Kısa Film Yarışması
Son Katılım Tarihi : 9 Mayıs 2008
Son Katılım: 9 Mayıs
Ödül Gecesi: 5 Haziran
Adres
İstanbul Lisesi Sinema Kulübü
Türkocağı Caddesi No:4 Cağaloğlu, Eminönü, İstanbul
Okul Telefonu: 0(212) 514 15 70
Email: iletisim@ielsinema.com
Website: ielsinema.com
Jüri Üyeleri
Ceyhan Kandemir
Önder Çakar
Atilla Dorsay
Umut Aral
Güven Kıraç
Kemal Kafadar
Selim Evci
Selim Demirdelen
Mehmet Açar
Nejat İşler
Beste Bereket
Fikret Kuşkan
2008 yılında katılımcı film sayısı 110’a yükselmiştir. Jüri yarışmaya
Isparta’dan katılan Barış Keskin’in “Kan Kokusu” isimli filmini birincilik
ödülüne layık görmüştür.
İstanbul Lisesi “türk Sinemasının” Geleceğini Arıyor (mu ?)
Sanat nedir? kısmıyla arası hoş olmayan düşünce ve eylem tembeli coğrafyamızın
insanı hayatı sadece yemek(mide) üzerine kurguladığı için zevk sınırını
hoşlanma, beğeni, haz gibi çeşitlilikle çiçeklendirememiştir; haliyle önüne
servis edileni mide zevkiyle karıştırıp “tüketmektedir”… Bu duruma “zevksizlik
döngüsü” denilebilir.
Haliyle böyle bir kültürde sanatın da gelişmesini çok da beklememek gerekir.
Zira sanatın bir ucu “beğenisine sunulan insanların varlığı”nı gerektirir. Yoksa
ne size sanatçı olarak bakılır ne de “nesneye”… “Şekillenmiş madde” olarak
kalıverir emekler(!)
Aslında enseyi bu kadar karartmamak gerekir… Günümüzün dijital olanakları,
gençlerimizin bir kısmını “sanat nedir?”e doğru pupa yelken götürmektedir.
Bunca genç, kitaplarda gördükleriyle, ev işi becerileriyle değil de teknik
olanakların, gelişmişliğin, yeni insan-doğa derlenişinin keyfiyetiyle “sanatı
kullanma” yoluna girmektedirler(resim yerine fotoğraf, tiyatro yerine sinema
gibi…)
Gençlerimizin bu eylemini görmezden gelemeyiz elbette… Yaşlı amcalar her ne
kadar “bu da müzik mi” “bu fotoğrafta geminin ne işi var” diyerek gençlerin
heveslerini “tarihî olarak körleştirmeye çalışsalar da” dijital olanakların yeni
ve yayın olarak kendi sanatını doğurduğunu görebilmeliyiz… Ve bu sanatın da
sinemayla zirveleştiğini bilmeliyiz.
Bugün liseli gençler elerlide kamera, okullarında sinema ile ilgili bir
yapılaşma olsun-olmasın film çekiyorlar… Bunu sanat olarak görenler olduğu gibi
kendi olanaklarını test etme, kendini gösterme, sorununu iletişim olanaklarıyla
haber yapma ve ödül avcılığı mertebesinde kullananlar da vardır…
Bu momenti görerek, bu gelişmeden çıkar sağlamak isteyenler de çoğaldı yakın
zamanda haliyle(!)
Gerçi, her eve televizyon yoluyla şah damarımıza sistem daha da yakınlaştırıldı;
bilgi-belge ve eğlence, yoksunluk kültürüne enayi kalıplarıyla dayatıldı;
öğrenme-feyizlenme(!) diyagramı dijital olanaklarla her boya göre düzenlenir
oldu; fakat ne hikmettir ki kelam erbabından birkaç müşrik bu olanakları(!)
yetersiz görmüş olacak ki, liselilerin çektiği filmleri de kendi adını duyurmak,
kendine yeni bir taban yaratmak için kullanmaya başladı…
Bu olanakları en iyi niyetiyle(!) ve hakkaniyetiyle kullanmaya çalışan, düsturu
“Türk Sinemasının Geleceği Aranıyor” makamında borazanlaştıran, İstanbul
Lisesi’dir…
Hangi makamdan olursa olsun bu çağrıya yabancı kalınamazdı; Türkiye’nin dört bir
tarafından 24 ilden 109 filmin içinde yer alınmalıydı; nelerin olup bittiği
yerinde görülmeliydi; hızla çoğalan moment bilincinin hangi sapa yollarda
kemirildiği yerinde tespit edilmeliydi…
* * *
İstanbul’a sabah erken saatlerde vardık… İlk gezi durağımızı Kadıköy olarak
belirledik… Ardından, cepheden görmek için İstanbul’u, elimde yıllanmış İstanbul
haritasıyla, kaybolmadan, Kadıköy iskelesinden Beşiktaş’a vapurla geçtik...
Bu tarihi şehre hayran olmamak mümkün mü? Bir yanında Haydarpaşa ve Üsküdar, kız
kulesi, diğer yanında Selimiye, Sultanahmet, Topkapı(padişahın İstanbul’a
bakışı…), Galata(oltalara erken takılmış istavritler… İzmir’de Kefal’den başka
bir şey yok(!)) ve apartman boyutuyla koca koca gemiler ve şilepler… Az ötede
Dolmabahçe ve Çırağan Sarayları (İzmir’de Konak’tan Karşıyaka’ya geçerken neler
görünüyor(!)) nihayet Ortaköy’de bir bardak bayat çaya üç ytl. vererek İstanbul
Lisesi’nin yolunu tutuyoruz ve düşünüyorum: İstanbul’da herkes birbirine
yabancı… Oysa koca insanlık tarihi mirasıdır İstanbul…
Hiç bu kadar “yabancılaşmayı” bir arada görmemiştim… Topluma, insana, doğaya ve
emeğe… Bunca yabancılaşmış insanlarla yeni bir hayat kurulamaz burada; kimse
kendini bu kentin kısırlığından da kurtaramaz… Bunca tarih birikiminde bile
birbirine yabancılaşmışsa insanlar, silinip gider insanlık; birbirine kinle baka
baka… Tüccarlıkla insanı pazar malı yapa yapa… Ya “rahat ve yaşlı” İzmir böyle
mi? Ya Ticaret yollarında kavrulup medeniyetlerin bata-çıka dövüşüp,
torunlarının dövündüğü bu coğrafya? Ve bitmeyen insanlık çilesi: İnsanlaşamama…
* * *
Okulumuzda iki yıldır sinema kulübümüz var ve bu iki yıl içinde şunları gördüm:
Öğrenciler sinema yoluyla,
1- Kendini görebilme(kendine dışarıdan bakabilme) ve gösterebilme(yücelim)
imkânına kavuşur.
2- Öncelikle oyunculuk, kurgu-projelendirme, organizasyon ve yazarlık gibi
yetenekleri gelişir.
3-Başka insanlarla ilişki kurmanın gerekliliğini görür; paylaşımı, dayanışmayı
ve yüzyüze ilişkinin gerekliliğinin farkına varır “sosyalleşir”.
4- Hayatın bir bölümü üzerinde derinlemesine ve çeşitli açılardan düşünür.
5- “Ötekinin” ürettiklerine saygı duyar… Bir değerlendirme ölçütü geliştirmek
zorunda kalır, yorum gücü gelişir.
6- Kişi kendini geliştirmek zorunda kalır.
Düşük maliyetli, yetenek geliştirici ve öğretici bir etkinlik olarak sinema her
okulda gerçekleştirilebilir bir sosyal etkinlik olarak varolabilir! Ve mutlaka
varolmalıdır da!
* * *
Sinemanın, kişinin kendini ifade edebilmede çağın en yaygın olanağı olduğunun
bilinçli şevkiyle ve biraz da yorgun vardık İstanbul Lisesine…
Öncelikle, okulun estetik mimarisi muhteşem… Bizim mimari anlayışımız malum(!)
üç oda bir salon(!) tuvalet illaki fayans olsun(!) Göçebe kültürünün bina
estetiği ne olacaktı ki(!) Neyse ki ölmeden önce böyle bir okulun varolduğunu
görebildim(fakat tuvaletini bulamadım! Akustiği de test etme imkânım olmadı(!))
Okul bahçesinde sağa-sola bakındıkça “Okul” bilinciyle iş yapmak için koşuşturan
onlarca insan gördüm… Sinema kulüplerinin bedava dağıttığı 2008 film kataloğuna
bakıyorum: Neredeyse bizim okuldaki öğrenci sayısının yarısı kadar işbölümünde
görevli öğrenci var!
Akşam karanlığı çöktükçe ışık estetiğine takılıyor gözüm: Yabancı filmlerde üç
ana ışığı kullanan ev görüntüsünde arkadaş “ne güzel ev… Biz yaksak
yeşil-kırmızı-mavi ışıkları evde, anında polis basar; “ne oluyor beyler! pavyon
mu işletiyorsunuz” diye(!)” demişti… Sanırım “ışık yakma cesareti” diye buna
deniyor(!)
Saat dokuz buçuğa gelirken kız anons ediyordu: “Ön elemeyi geçen filmlerin
dvd’si standımızda satışa sunulmuştur!”
İşte o anonstan sonra anladım “bu yarışmada da filmlerin, emeğin, sanatın
metalaştırılıp değersizleştirildiğini”. Bu durumda, filmlerin kalitesini ne
Atilla Dorsay kurtarabilirdi jüri olarak ki zaten 109 filmi izlemeye vakti
olamaz; ne de filmleri elemeden geçiren hazır kıta “filmleri pazarlama konusuna
göre ayıklayabilecek” araştırma görevlilerinden ve bir yapımcıdan oluşan ön
eleme jürisi… Haliyle aranan Türk sinemasının geleceği değil veya benim
anladığım anlamıyla “çözüm üreten, projelendiren, yeni temellendirmeler arayan,
doğa ve insan bütünlüğüne yakınlaşan sinema” değil, sinema salonlarını
doldurabilen, karamsarlık aşılayan, para edebilir olan sinema olacaktır.
Oysa film yarışmasının katılım koşullarında “emeğinizi pazarlayacağız” koşulu
yoktu! Bu düpedüz ‘İstanbullu olmaktı’…
Ben “İstanbullu olmak, İnsana tuzak kurmak” deyimini deşerken zihnimin
süzgecinde, okul müdürü Adnan Ersan kürsüden haykırıyordu: Beş yıldır Milli
Eğitim’den izin alamadan yapıyoruz bu etkinliği. Bütün sorumluluğu üzerime
alarak…(buna yakındı kurduğu cümlelerin anlamı)
Bu konuşmanın altında yatan anlamları çözümleyebilmek için Türkiye’nin
kültüründe kaşarlanmış olmak lazım elbette(!) Bu tüccarlık göz ardı ediliyorsa,
beş yıldır “izinsiz” yapılabiliyorsa bir ulusal sinema yarışması, önce
sponsorlara bakmalı sonra “ödül verilen filmler”le birlikte ilk on beş film
ikincil dereceden de olsa önem kazanacaktır. Ben bu yazıda sadece on beş filmi
özetleriyle yazacağım, ilk altısı ödül aldı; umarım filmleri izleme imkânınız
olur zira okullu olanlar kadar iyidir filmler ki filmleri izlediğinizde bunun
nedenlerini de göreceksiniz; olur da filmleri izlerseniz kimlerin oynadığından,
kime teşekkür edildiğine kadar her şeyi kontrol etmeyi de unutmayın(!)
Liselilerin en itibarlı(Selim Demirdelen’in dediği gibi: MTV kısa film
yarışmasına yedi katılım oluyor; İstanbul Lisesine katılım rekor düzeyde) sinema
yarışmasının filmlerini mutlaka izleyin!
Umarım en yakın zamanda bu tüccar zihniyetin en prestijlisinden kurtulup seçici
kurulu öğrencilerden oluşan gezici öğrenci filmleri günü düzenleme imkânına
kavuşuruz; yoksa çöken Türk sinemasını kurtarmak, seçici kurulun kırık, buğulu,
paralı çöken Avrupaî gözlüklerinden görünmez olacak ve doğuş niyetindeki genç
sinemacıları da kendilerine benzeterek kısırlaştırmaları çok vakit almayacaktır!
Benim görebildiğim: Bu sapa yolda Türk sinemasının geleceğinin görünmediğidir!
İlgilenenlere duyurulur…
İSTANBUL LİSESİ 5. LİSELER ARASI KISA FİLM YARIŞMASI İÇİN
ÖN ELEMEYİ GEÇEN FİLMLERİN LİSTESİ
1- Kan kokusu / Isparta/ Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi/ Barış Keskin/ Volkanı
öldürmeye meyilli bir tavrı vardır. (“sabah kalktığımda ellerimin titremesinden
anlamıştım o gün kan kokusu alacağımı”) Kanın kokusu onun için cezp edicidir.
Ama bu zaafını öyle ustaca saklar ki en yakın arkadaşı kadir bile farkına
varamaz, ta ki… Farklı bir cinayet ve suç üzerinden çarpıcı bir gerçeğin
anlatıldığı bir film…
2- Tek jeton /İstanbul/ Özel İstek Bilge Kağan Lisesi/ Derya Evirgen/ Bir çocuk
lunaparkta elinde tek jetonuyla hangi oyuncağa bineceğine karar vermek için
dolaşmaktadır. Fakat her oyuncak çocuğu farklı bir anısına götürür. Mutlu olmak
ve eğlenmek için seçeceği yol hangisi olmalı? Bunu ona bir baloncu öğretir.
3- Düş /İstanbul/ İTO Anadolu Teknik Lisesi/ Ferize Çetin/ Tek istediği
özgürlük, tercih özgürlüğüydü. Cinsiyeti yüzünden yargılanan özgürlüğüne ve
hayallerine el konulan Asuman bu olaya seyirci kalamaz ve özgürlüğün açtığı
yolda ilerlemeyi seçer.
4-Tektip/ İzmir/ Atakent Anadolu Lisesi/ Baran Can Eraslan/ Hizmetlinin yerleri
silmesiyle film başlar. Ardından öğretmen sınav kâğıtlarını dağıtmak için
yerinden kalkar ve öğrencilerin arasında gezerek kâğıtları dağıtır. Öğrenciler
soruları çözmeye başlarlar yavaş yavaş soruları çözemediklerini ve
çözemeyeceklerini fark ederler. Düşünceleri dağılmaya ve dikkatlerini kaybetmeye
başlarlar. Bazıları kopya çekmeyi dener, bazıların ise sınav umurunda olmamaya
başlar. Kopya çekmek isteyenler her ne kadar bunu deneseler de kendi
kopyalarından kopya çekmeyi başaramazlar. Sonunda bir öğrenci sınav kâğıdını
kırıştırıp atar, ama sınav kâğıdı sınav masasına geri döner.
5- Ahlaksızlık / İstanbul/ Amerikan Robert Koleji/ Halil Deniz Tortum/ Asıl
ahlaksızlık kişilerin ahlakını oluşturmamaya çabalamamaktır. Ve film de bu
düsturdan yola çıkarak çeşitli yasakları çiğneyen bir çifti anlatır.
6- Gökyüzü Çok uzak/ Ankara/ Yıldırım Beyazıt Anadolu Teknik ML/ Ozan
Kutludemirel/ Gökyüzü bana çok uzaktı. Umutlarım, hayallerim, beklentilerim ve
yaşadığım gerçek örtüşmüyordu. Babamın astım krizleri, annemin MS hastalığı… Ben
vardım. Evet vardım. Üstüne üstlük varoşların en dibindeydim. Umutlarımın,
arkadaşlarımın yeşerdiği okulumla kurduğum tek bağım teneffüs zili melodisi idi…
ya tornacı olacaktın ya bir günübirlik işçi ya da okuyacaktım. Triko işçi battı
batıyordu. Çaresizliğimle alıp başımı gitmek geliyordu içimden. Konuşurken hep
“R” leri katlediyor, bu da bana silikleşmiş zavallı bir kişilik veriyordu. Ama
çalışıyorum. Bildiğim inandığım bir şeylerin arasında bana en büyük destek olan
şey okulumun teneffüs zili melodisi. “o da olmasa...” diyorum, gökyüzü bana çok
uzak.
7- Kadın Adam ve Kadın/ Ankara/ Güzel Sanatlar Lisesi/ Özgür Karacan/ Kadın
erkek ilişkilerinin evrim süreci içinde geldiği noktada, kadınlar kendilerini
daha iyi tanımlamış, ne sevdiklerini, bunun karşılığında verebileceklerinin
sınırlarını her şeyden önemlisi de ne istemediklerini belirlemişlerdi. Erkeklere
ise bu olanak ve izin verilmemişti. Çünkü kadın insan türü içinde alttaki
sınıfın mensubu olarak yaşamda kalabilmek dürtüsü ile kendini sürekli
geliştirmek ve bunun için de öncelikle tanımak ve tanımlamak zorundaydı. Oysa
erkeğe baktığımızda, o üst sınıfa dahil yaratığın insan denince başlıbaşına
kendi cinsini anladığını fark ediyorduk. Kural olarak annelerden başlamak üzere
sürekli kadınlar tarafından “farklı” ve “oldukları gibi” kabul edildikleri için
erkekler kendini algılama şeklini kaybediyordu. Birkaçı bu kıskaçtan çıkabilse
de büyük oranı toplumun kendileri için döşediği raylar üzerinde hayatının sonuna
kadar kayıp gidecekti. Erkekler özellikle son yıllarda kadınların içsel güç ve
özgürlüğünün karşısında zor durumdalar ve elbette çok da kırılıyorlar.
8-Did I Die/ İstanbul/ Amerikan Robert Koleji/ Halil Deniz Tortum/ Bir adam ölüp
ölmediği bilemez ve bir yerlerde dolaşır
9- Kontör Bitti/ İzmir/ Suphi Koyuncuoğlu Lisesi/ Türkü Saçkırık/ Söz, artık
sadece yaşlıların kullandığı nostaljik bir iletişim öğesi olarak varlığını
sürdürmektedir. Kısa mesaj artık yegâne iletişim biçimidir. Herkes yaşamak için
yeterince konturu olup-olmadığını kontrol etmelidir.
10- Lafım Sana Dünya/ İstanbul/ Özel Kadıköy Güzel Sanatlar Lisesi/ Hazal
Kızıltoprak/ Filmde, LDS’nin ele geçirdiği beyinler anlatılmaktadır. Daha
söyleyecekleri onca şey varken, insanları sonsuza dek susturmayı becerebilmiş,
sayısız deneyde kullanılmış ve gizliden gizliye yaşamımızdaki birçok alana
sızdırılmıştır LDS aslında. Peki, tüm bunlar olup biterken, suskunluğa neden
olan sadece LDS miydi? Onlar “konuşabilecek” miydi bir kez daha? Dünya duyacak
mıydı seslerini?
11- Problem Tarama Testi / İzmir (Subaşı Mustafa Topalan Lisesi)/ Gökhan
Doğanoğlu / Bir ilçedeki lisede öğrencilere problem tarama testi
uygulanmaktadır; fakat asıl sorun öğrencilerin kendi hayatlarıdır.
12- Müjgan / Aydın/ Çine Mehmet Tuncer Anadolu Lisesi/ Aslı Toker/ Müjgan çiftçi
bir ailenin kızıdır. Yalnızlığının ve sessizliğinin içinde başka bir dünya
yaşatır. Kimsenin, hata kendisinin bile anlamadığı bir dünya. O, sesiz köşelerde
mutludur. Hissettiklerini kendisi bile isimlendiremez. “okumak isterdim” der ama
“okutun beni!” diyemez. Korkar. Öyle ya “babam ne derse o olacak”. Mutlak kader
hani şu bütün Müjganla’rın başına gelen, onun da gelip durur karşısında Artık
yaşı gelir ve Müjgan’ı evlendirirler. Müjgan o gün isimsiz hayallerine veda etme
zamanının geldiğini anlar. Ekmeğin dışına sarılı gazete parçasında okuduğu
Meksikalı kadın ressam gibi olamazdı artık. Hani adı Feride mi Ferida mı neydi?
Müjgan beyaz gelinliğe bakar, düşünür. Düşündükçe daha çok üzülür. Bir çığlık
kopar içinden.
13- Köprüden Önceki Son Çıkış / Edirne / Anadolu Lisesi/ Ahmet Can yıldız/
Sağduyu hepsine aynı yol ayrımında randevu vermişti. Çağrılanların birçoğu
gelmişti fakat sadece içlerinden birisi için farklı bir başlangıç olacaktı.
Sadece, günün sonunda yüzleşip, Varolan hesabını kapatacak, bundan sonra
hesaplarını kendisi tutacaktır.
14- Şıklatma/ İzmir/ Kız Lisesi/ Ebru Güney/ İki dost… Sıradanlıktan kurtulma
çabası… ve hayal etmenin gücü…
15- Usta Güreşçi / Düzce/ Düzce Lisesi/ Kerim Karaduman/ Birbirleriyle çok iyi
dost olan iki arkadaşın arasına gelenekler girmiştir. Kerim’in akrabası olan
Okan’ın sevgilisini Kerim’le evlendirmek istiyorlardı. Bunu yapmalarının sebebi
ailenin parasızlık sorunuydu. Bundan ötürü akraba evliliğine sarılmışlardı. Bu
olay onları yıkmıştı. Bunun üzerine Kerim ve Okan çok düşündüler. Hatta intihar
etmeyi bile düşündüler. Fakat intihar çözüm değildi, bu olayla yüzleşmeliler ve
çözmelilerdi. En sonunda bunu bir senaryo olarak yazıp konuyu öğretmenlerine
açtılar, kısa film haline getirip yarışmaya katıldılar, yarışmayı kazınıp bu
olay ders olup köyde bundan sonra akraba evliliği aşılmış oldu.
boardturk.com
Türkiye'nin seçkin okullarından olan İstanbul Lisesi, 4 sene önce düzenlemeye
başladığı, Türkiye'deki lise öğrencileri arasında düzenlenen tek ulusal kısa
film yarışması olma özelliğine sahip olan Liselerarası Kısa Film Yarışması'nı bu
sene de tüm Türkiye'ye açık olarak devam ettiriyor. Amacı öğrencilere genç
yaştan sinema sevgisi kazandırarak Türk Sinemasının geleceğine katkıda bulunmak
olan yarışma, genç yönetmen adaylarına fırsatlar sunuyor.
İstanbul Lisesi Liselerarası Kısa Film Yarışması tüm lise öğrencilerini film
çekmeye davet ediyor. Sinema çevreleri tarafından büyük takdir gören yarışma,
yarışmacıların filmlerinin ülke çapındaki okul ve film festivallerinde
gösterimine de olanak sunuyor.
Yarışmanın son katılım tarihi 9 Mayıs 2008. Yarışma sonuçları, genç sinemacı
öğrencilerin ustalar ile bir araya geleceği ve ödüllerin sahiplerini bulacağı, 5
Haziran Perşembe günü yapılacak olan Festival Gecesi ile son bulacak.
Yarışma Jürisinde; sinema eleştirmeni, yazar Mehmet AÇAR, yönetmen Umut ARAL,
senarist Önder ÇAKAR, yönetmen Selim DEMİRDELEN, SİYAD yönetim kurulu eski
başkanı ve sinema eleştirmeni, yazar Atilla DORSAY, İFSAK Yönetim Kurulu Üyesi
Selim EVCİ, oyuncu Nejat İŞLER, Erkek Liseliler Eğitim Vakfı Genel Müdürü Kemal
KAFADAR, İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ceyhan KANDEMİR, İstanbul
oyuncu Güven KIRAÇ ve oyuncu Fikret KUŞKAN bulunuyor. Yarışma ödül olarak
birinciye Mini CCD kamera, ikinciye dijital fotoğraf makinesi, üçüncüye IPOD ve
mansiyon olarak DivX DVD Oynatıcı gibi çeşitli ödülleri hediye ediyor.
Yarışma süreci, katılım şartları, iletişim bilgileri hakkında tüm bilgilere ve
gelişmelere İstanbul Lisesi Sinema Kulübü internet sitesinden ulaşmak mümkün.
KATILIM ŞARTLARI
1) Yarışmaya Türkiye sınırları içerisindeki lise ve dengi okullarda öğrenim
gören öğrenciler katılabilir.
2) Filmler en fazla 15 dakika uzunluğunda olabilir.
3) Filmler kurmaca türünde olmalıdır. Filmlerde konu sınırlaması yoktur; ancak
Milli Eğitim ve genel ahlak ilkelerine uymayan filmler değerlendirmeye
alınmayacaktır.
4) Yarışmaya 5'ten fazla animasyon film gelmesi durumunda jüri animasyon
filmleri ayrı bir kategoride değerlendirecektir.
5) Yarışmaya katılacak filmler orijinal formatı ne olursa olsun , "PAL" sistemi
ile kaydedilmiş olmalıdır.
6) Jüri ve Ön Jüri üyeleri, filmleri içerdikleri belirgin teknik hatalar
yüzünden diskalifiye edebilir. Bu konuda Jüri'nin takdiri geçerlidir.
7) "İstanbul Lisesi 5. Liselerarası Kısa Film Yarışması"na katılmak için son
başvuru tarihi 9 Mayıs 2008'dir. Katılımcılar en geç bu tarihe kadar yarışma
organizatörlerine;
a. Doldurulmuş ön başvuru formu, (internet sitesinden doldurulacaktır.)
b. Eserin 2 adet DVD kopyasını,
c. Filmle ilgili en az iki adet siyah-beyaz veya renkli fotoğrafı (filmin afişi
veya filmden kare),
d. Filmin özetini (en fazla 100 kelime),
e. Öğrenci belgelerini, ulaştırmalıdır.
(NOT: c ve d maddeleri bir CD içinde adrese ulaştırılmalıdır.)
[Adres: İstanbul Lisesi Sinema Kulübü Türkocağı Caddesi No:4 Cağaloğlu / EMİNÖNÜ
İSTANBUL]
8) Her grup ve öğrenci yarışmaya birden fazla filmle katılabilir.
9) Yarışmaya katılan filmlerde kullanılan müzik eserlerinin telif hakkı
sahipleri filmin sonunda belirtilmelidir.
10) Yarışmacılar filmlerinde kendi okullarının ismini, logosunu, armasını vb.
belirgin bir biçimde ön plana çıkaramazlar; yarışmacıların okullarını tanıtıcı
amaçlı filmlerle yarışmaya katılamazlar.
11) Filmler ilk olarak Ön Jüri tarafından ön elemeden geçirilip asıl jüri
tarafından değerlendirilecek filmler belirlenecektir.
12) Değerlendirme, seçici kurul (jüri) tarafından yapılacaktır.
13) Jüri üyeleri, detaylı organizasyon programı ve ödüller katılım sürecinde
açıklanacaktır. İstanbul Lisesi Sinema Kulübü yarışma sürecinde Jüri üyeleri,
program ve ödüller üzerinde haber vermeksizin değişiklik yapabilir.
14) İstanbul Lisesi Sinema Kulübü yarışmaya katılan her filmin gösterim hakkına
sahiptir.
15) Ön seçici kurul ve jürinin kararı kesindir ve yargılanamaz.
16) Yarışma sonuçları, yarışma gecesinden önce yapılacak Jüri toplantısı
sonucunda belirlenecek ve yarışma gecesinde açıklanacaktır.
17) Katılım Koşulları bu madde dahil 17 maddeden oluşur. Her katılımcı
yarışmanın katılım koşullarını kabul etmiş sayılır ve katılım koşulları sadece
yarışma organizatörleri tarafından değiştirilebilir. İstanbul Lisesi Sinema
Kulübü yarışma sürecinde katılım koşullarını haber vermeksizin değiştirme
hakkına sahiptir.