Picasso'nun yaşam öyküsü aslında o doğmadan çok önce başlar.
Picasso'nun babası Don Jose Ruiz Blasco orta karar bir ressamdı. Blasco
ailesinin geçmişi 1541 e dek uzanıyor. Picasso'nun ataları kuşaklar boyunca sanata düşkün, sanat konularından ciddi, yürekli ve açık görüşlü, din
konularında ise son derece dürüst kişiler olmuşlardır. Annesi Dona Maria Picasso,
Lopez den, fiziksel özelliklerini almıştır. Üstelik ailenin bu kanadında en az
iki ressam vardır. Picasso doğduğu gün ölümle ilk kez burun buruna gelmiştir. Ebesi çocuğun öldüğü kanısına varıp tüm özenini annesine yöneltmiştir. Yetkin
bir doktor olan amcası Don Salvador’un soğukkanlılığı Picasso’yu soluk alamayıp ölmekten son anda kurtardı. Don Salvador’un uyguladığı etkili yöntemle geleceğin
dahi sanatçısı küçük Pablo’yu yaşama döndürdü.
Yüzüne biraz puro dumanı üflenen bebek hemen ağlamaya başladı. Tarih, 25 Ekim
1881. Saat, 11.15.
Picasso yaşamının ilk on yılını doğduğu kasabada Malaga’da geçirdi. Ailesine zengin denemezdi. Babası kasaba müzesinin müdürüydü.
Ayrıca resim öğretmenliği yapıyordu. İki yakalarının bir araya gelmesi çoğu zaman çok güç oluyordu. İspanya’nın kuzeyinden daha iyi ücretle yeni bir iş
önerisi aldığında sevinerek kabul etti. Picasso’lar dört yıl geçirecekleri Atlantik kıyısındaki eyalet merkezine taşındılar.
Picasso okulda sayıların biçimleriyle ilgilenir, onları defterine geçirir, ama onlarla oluşturulan aritmetik problemlerle hiç mi
hiç ilgilenmezdi. Okulda defterlerini çizimlerle doldururdu.
Başlangıçta babasını örnek alıyordu ama 13 yaşına geldiğinde ona çoktan yetişmişti. Picasso babasının isteği üzerine bir resimdeki
güvercinin ayaklarını tamamlamıştı. Bunu o denli başarıyla yapmıştı, güvercinler o denli gerçekçi olmuştu ki babası gereçlerini oğluna vererek onun artık olgun
bir sanatçı olduğunu kabul etmişti. Babası fırçasıyla boyalarını eline tutuşturdu ve bir daha hiç resim yapmadı. Picasso, Barselona’daki sanat okulunun
giriş sınavlarında da benzer bir başarı gösterdi. Ayrıca bir aylık bir ödevi bir günde tamamladı. O bir harika çocuktu. Doğru dürüst eğitim görmemişti ama, daha
14 yaşında tanınmış bir sanat okuluna kabul edilmeyi başarmıştı.
Picasso çıraklık
döneminin sona ermesinden çok önce Barselona’nın en tanınmış ressamları arasına
girmişti. Barselona’da o güne dek gerçekleştirilen en önemli sergide ilk büyük
boyutlu yağlı boya tablosu sergilendi. 1897’de Malaga’da geçirilen kısa bir yaz
tatilinin ardından Picasso, Madrid’deki yeni atölyesine taşındı ve İspanya’nın
en tanınmış sanat okullarından birine girdi. Önceleri geçmişin usta ressamlarını
kopya edip onların biçemlerini yansıladı. Daha sonra bu resimler onun özgün
resimleri için birer kaynak oldular. Bu konuları değişik düzenlemeler ile tekrar
tekrar işledi.
Haziran başında kızıla
yakalandı. İyileşmek için Barselona’ya döndü. 1899 İlkbaharında Barselona’ya
yepyeni tasarılarla döndü. İspanyol resmindeki yeni gelişmelere daha açık bir
görüşle bakmaya başlamış, öncüleri ile tanışmayı aklına koymuştu. Çok geçmeden
buradaki yaşlı başlı ressamların saygısını kazandı. 1900’de ilk kişisel
sergisini açtı. Picasso’nun resimlerine büyük ilgi gösteren genç galeri
yöneticisi ressama hemen bir anlaşma önerdi. Picasso öneriyi hemen kabul etti.
Düzenli aralıklarla galeriye vereceği resimler karşılığında ayda 150 frank
alacaktı. Böylece, parası sorunlarını şimdilik çözmüş bulunuyordu. Öylesine
coşkuyla doluydu ki ilk galericisinin birkaç portresini
yaptı.
Anavatanı İspanya’ya döndü ve pek kısa bir süre
kaldı. Ailesine yabancılaşmıştı. Onların taşralı zihniyeti karşısında duyduğu
düş kırıklığı içinde Paris’e geri döndü. Picasso olgunluk aşamasını akademik bir
eğitimden geçerek erişmişti. Ama daha on altı yaşına geldiğinde öğrenilecek ne
varsa hepsini öğrenmişti. Picasso henüz kendi özgün biçimini yaratmamıştı. Öte
yandan diğer ressamlarla dirsek dirseğe sürdüğü alışveriş yavaş yavaş sona
eriyordu. Özgün bir sanatçı olarak kimliğini ilk kez vurgulayan Mavi ve Pembe
Dönemlerinin eşiğindeydi. Eğitim süreci sona ermişti artık Picasso, Picasso
olmuştu.
Pablo Picasso 1904’te Paris’e yerleşir. Burada
göçebe yaşayanların, palyaçolarla ip cambazlarının dünyasına hayran kalır.
Etkileyici çarpıtmalarla neredeyse tek renkli denebilecek mavi bir ton
kullanarak onların resimlerini yapar. Onun bu dönemine “Mavi Dönem” denir. Pembe
Dönemi’nde de yine aynı konular vardır. Ama renkler daha yalınlaşmıştır. 1907’de
Avigno’lu Kızları yapar.
Kübist gelişmenin başlangıç noktasını Picasso’nun Avignonlu Kızlar adlı tablosu temsil eder.
Bu resimde kısa süre
önce tanımış olduğu zenci yontularının etkileri izlenir. Buradaki figürlerin
yalın ve köşeli düzenlenişi Kübizm’in doğuşunun habercisidir.
Kompozisyondan
insanı kavrayan renk, lekelerinden ve biçim çarpılmalarında tedirgin edici,
etkiyi, kuşkusuz resimde canlandırılan “Salon”da uygun düşmektedir. Ondan önce
hiç kimse bu biçimde resim yapmış değildir. Aynı sıralarda Brague’da Fovizmden
ayrılmakta, hiçbir havası olmayan, Streometrik çizimlerle oluşturduğu “Estague
de evler” manzaralar yapmaktadır.
Picasso kübizme gittikçe daha çok yönelir. Başka insanlar, başka
ressamlarla birlikte Mont Martre da “Bateau ‘Lavoir” yeni çamaşır teknesi adını
verdikleri bir atölyede çalışmaktadır. Burada onu aralarında Leo Stein’da
bulunduğu eleştirmenler, ünlü yazarlar, sanatçılar ziyarete gelir. Juan Griss
kübizmin biçimlerin çözülüp dağıtıldığı bu çalışmasını “Çözümleme dönemi”
(Analitik) olarak nitelendirilir. Resim konuları oldukça sınırlıdır. Ev eşyaları
ve müzik araçları ile yapılmış natürmortlar arada bir figür (Mandolinli Kız) yada
bir portre herhangi bir mekansal çevre yaratılmadan üçüncü boyut renk
tonlarıyla yakalanır.
1912’ye doğru kübizmin “bireşimci” (sentetik)
aşaması başlar. Artık biçimler parçalanmakta gazete kesikleri, cam, sigara
yardımıyla yepyeni biçimler oluşturulmaktadır. Bu tür çalışmaya Collage adı
verilir. Bu yeni yöntem cisimlerin resminin yapılması ile son bağları da
koparır. Artık resmin bağımsızlığına erişilmiştir.
27 Nisan 1937 yılında Almanların saldırısıyla Guernica kasabası bombalandı. Picasso bu olaydan çok etkilendi ve bunun üzerine
Guernica adlı bir eser yaptı. Guernicada ağlayan insanlar felaket ve benzeri resmediliyordu. Bir
gün Picasso atölyesinde resmi tamamlamak üzere olduğundan Alman komutan içeri
girer ve resme uzun bir süre baktıktan sonra bu resmi sen mi yaptın diye sorar. Picasso’da hayır siz yaptınız cevabını verir.
1937 yılının Ekim ayında anne çocuk çizimlerinden
yola çıkarak, Guernica’nın bir tür dipnotu sayılabilecek Ağlayan kadını yaptı.
Çağın yaygın konusu olan çekilen acılar burada çok yakından bakılan bir kadın
başına sığdırılıyordu. İlk bakışta resim salt sanatsal öğeleriyle dikkat çeker.
Oysa bu resme nereden ve nasıl bakarsak bakalım orta yerinde genellikle bir acı
olarak kullanılan mendilin çok köşeli biçimi gözümüzü alıyor. Kadın umutsuzlukla
mendili ısırmış gözyaşları mendile doğru akıyor. Mendil kadının ağzını bir peçe
gibi örterek acısının şiddetini vurguluyor ve renklerindeki mavi beyaz
karşıtlığı Guernica’ıyı akla getiriyor. Picasso 92 yaşına kadar yaşadı ve bu
süre zarfında birçok ödüller aldı ve birçok sanatsal eserler meydana getirdi.
Picasso’dan Bir Yaşam
Hatırası
Bir ülkenin hükümdarı dönemin en ünlü ressamını huzuruna ister ve ondan bir horoz resmi çizmesini isteyecektir. Ve ülkenin en
iyi ressamı Picasso gelir. Picasso hükümdardan bu resim için üç ay süre ister. Üç ay sonra Picasso elinde boş bir kağıt ve kalemle gelir hemen bir horoz resmi
yapar. Hükümdar çok şaşırır. Madem bu resmi on saniyede bitirecektin benden niye 3 ay zaman istedin diye kızar. Picasso’da hükümdarı atölyesine gelmesini ister.
Bunun üzerine hükümdar atölyeye gider ve Picasso dolabı açar, dolabın içinden en az üç yüz tane eskiz dökülür. Hükümdara dönerek bu resim 3 aylık çalışmamın
ürünüdür der.
Picasso’dan Sözler
“Benim arayışlarımdan söz ediyorlar, ben aramam ki... Bulurum.”
“Ne yapacağını iyi biliyorsan, gidip de onu yapmanın ne anlamı var? Nasılsa, biliyorsan böyle bir deneye girişmenin bir anlamı yok.
Başka bir şey yap, daha iyi”
“Anlaşılmaktan daha tehlikeli bir durum var mı? Üstelik bu zaten olası değildir ki hep yanlış anlaşılırsın. Yalnız olmadığını
sanırsın, oysa her zaman8kinden daha yalnızsın.”
“İnsan hiçbir zaman iyi iş becerdim, üstelik yarında Pazar dememeli durduğun anda yeniden başlamalısın bir daha hiç dokunmayacağım
diyerek deyip tuvali köşeye atabilirsin. Oysa son hiçbir zaman gelmez”