Adana'da kurulan ve gençlere film çekmeyi öğreten kısa film atölyesi hakkında,
Işıl Özgentürk'le konuştuk...
Bu yıl on dördüncüsü gerçekleştirilen ve uluslararası bir boyut kazanan Altın
Koza Film Festivali devam ederken, festival bünyesinde gerçekleştirilen birçok
sosyal ve sanatsal etkinlikle de Adana halkı sineme ve sinemacılıkla dolu günler
geçiriyor. Bu kapsamda festivalin misyonları arasında gösterilen kısa
filmciliğin geliştirilmesi, gençlerin bu yönde eğitilmesi ve teşvik edilmesi
amacıyla kısa film atölyeleri kurulmuş durumda. Kısa film atölyesinin başında
ise Türkiye'de yıllardır sinema sanatına emek vermiş ve bu yolda birçok zorlukla
mücadele etmiş olan Işıl Özgentürk bulunuyor.
Bugüne kadar iki filmin yönetmenliğini üstlenmiş, yedi senaryosu filme çekilmiş
ve bu alanda ödüller almış Işıl Özgentürk'le, kısa film üzerine görüştük.
Türkiye'de kısa filmler genellikle festivallerde gösteriliyor. Kısa filmlerin
festivaller dışında sinemalarda yer bulamamasını neye bağlıyorsunuz?
Bunun birçok sebebi olduğunu düşünüyorum. Bunların başında yasaların iyi
işletilmemesi geliyor, çünkü yasaya göre sinemalarda uzun metrajlı filmlerden
önce mutlaka bir kısa film gösterilmelidir. Ancak sinema sahipleri film öncesi
reklamlarından vazgeçmek istemedikleri için ve bu konuyla ilgili uygulanan para
cezalarının çok düşük olması dolayısıyla sinemalarda kısa film gösterimi pek
yapılmıyor. Bizdekinin tersine başta AB ülkeleri olmak üzere bütün dünyada bu
uygulama çok yaygın, uymayanlara ise ağır para cezaları getirilmiş. Ancak tabii
ki kısa film kültürü tam oturmamış ülkemizde, para getirmeyen işler pek
sergilenmiyor. Bu yönde gençleri de teşvik etmeyince kısa film hak ettiği yeri
alamıyor. İşte tam da bu yüzden Altın Koza kapsamında oluşturulan kısa film
atölyesini önemsiyorum.
Kısa film açısından Altın Koza'nın yeri nedir sizce?
Türkiye'de birçok festivalde kısa film gösterimleri yapılıyor. Ancak bu konuda
Altın Koza'nın yeri çok önemli. Çünkü her şeyden önce Altın Koza, Çukurova
seyircisini kısa filmle buluşturan en öncelikli durak niteliğinde. Bu yıl Altın
Koza'nın, halkın daha rahat ulaşabileceği bir şekilde organize edildiğini
görüyoruz, bunun da kısa filme büyük katkısının olacağını düşünüyorum.
Dünyayla kıyasladığınızda Türkiye'de kısa filmin durumunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Kısa film olarak bakıldığında, hem teknik açıdan hem de içerik açısından dünya
sinemasıyla Türk sineması arasında kalite bakımından bizim aleyhimizde bir
uçurum bulunuyor. Tabii bu durumun epey fazla sebebi var. Başta şunu söylemek
lazım; kısa film demokratik bir eylem biçimidir, yani insanlar taleplerini dile
getirebilmek için kısa film çekerler. Demokrasinin kıyısından bile geçmeyen bir
ülkede kısa filmin gelişmemiş olması da şaşılacak bir durum değil bence. Bunun
yanında kısa film, öğrencilerin boş zaman uğraşı olmaktan çıkartılmalı, devletin
kültür politikası haline getirilmelidir. Ancak bu noktada çok önemli bir
durumdan bahsetmeliyiz. Devlet bu politikayı güderken sansüre başvurmamalı,
ifade özgürlüğünü geliştirmeli ve bu işe hevesli gençleri eğitecek ve
geliştirecek bir yol izlemeli.
Son olarak, kısa filmle ilgilenen gençlere önerileriniz nelerdir?
Benim gençlere tavsiyem, hangi alanda olursa olsun istedikleri şey için mücadele
etmeleridir. Çünkü uğrunda mücadele vermediğiniz bir şeye ulaşmanız pek mümkün
değildir. Yetkililer de tüm sosyal alanlarda gençlerin kendini geliştirebilmesi
için çaba sarf etmeli. Son olarak şunu söylemek istiyorum; bu yılki Altın Koza,
hedefine ulaşmış durumda. Hem sinema salonlarının doluluğu hem de gençlerin
etkinliklere gösterdikleri ilgi, bunun göstergesi.