“Cebinden 50 Kuruş Çıktı, Cenazesi Morgda Kaldı
Yeşilçam'ın emektarı ünlü yıldız Cem Erman'ın morgdaki cenazesini almaya, sadece
bacanağı geldi. Yeşilçam'da 100’ün üzerinde filmde oynayan ve asıl adı Süleyman
Faik Durgun olan Cem Erman, Adana’daki evinde eşi tarafından ölü olarak
bulundu.”
Geçtiğimiz günlerde gazete sayfalarına, haber sitelerine yansıyan haber
böyleydi. 90’lı yılların ortasında sıkça rastlaştığımız, zaman zaman görüşüp
sohbet ettiğimiz Cem Erman’la yaptığımız (aşağıdaki) söyleşi Artizler Kahvesi
(*) adlı kitabımda da yer almıştı.
Cem Erman
Bir arkadaşı "çilekeş" demişti Cem Erman için. "Yeşilçam'ın çilekeşlerinden".
Asıl adı Süleyman Faik Durgun. 1973'de Ses dergisinin yarışmasına girerken,
yönetmen arkadaşı Günay Kosova "Süleyman biraz eski bir isim. Hem sinemada
Süleyman Turan var, senin adını Cem yapalım" der. O günden bu yana Cem Erman'dır
adı. Yarışmada üçüncü olur. Mesut Engin, Gülşen Bubikoğlu, Necla Nazır, Salih
Kırmızı, Nilgün Atılgan gibi hepimizin yakından tanıdığı isimler vardır o yıl
yarışmaya katılanlar arasında. Bir zamanların jönü, başrol oyuncusu, sonraki
dönemlerin karakter oyuncusu Cem Erman'la konuşurken bir aktörün dramını çok
yakından gözlemledim. Duygusal bir yapıya sahip olan, konuşurken zaman zaman
gözleri dolan Cem Erman, sinemayı bıraktığını, bir aya kadar memleketine
yerleşeceğini söylüyor.
"1947'de İskenderun'da doğdum. Babam Mersinli, annem Halep tarafından. İlkokulu
annem-babam ayrıldığı için Mersin'de babamın yanında okudum. Daha sonra Kabataş
Lisesi'ne geldim. 3 yıl ortaokulda okuduktan sonra anneme özlem duyduğum için
İskenderun'a kaçtım. Annemin arazileri vardı, kimseye muhtaç olmadan yaşıyorduk.
Üç kardeşiz. Babam eski gümrük müdürlerinden. Gençliğimde de yakışıklı olduğum
için, İskenderun'da bana 'artist Süleyman' derlerdi. Yarışmada derece aldım,
daha sonra filme başladık. Melek Film'e, Mesut Engin ve Zeynep
Değirmencioğlu'yla Özleyiş'i çektik. Melek Film beni çok tutuyordu. Arkasından
Yıldırım Önal'la Talihsizler'i yaptık. Aytaç Arman, Fatma Belgen, Seyyal Taner
de vardı kadroda. Daha sonra yavaş yavaş filmlerde oynamaya başladım. İlk
başrolüm Özleyiş. Mesut Engin'le paylaştığım, başabaş bir rol. En sevdiğim
filmimdir. Çünkü ilk gözağrım."
"Hey gidi günler hey..." diyor Cem Erman. Elleri ve sesi titriyor. Gazeteci Erol
Dernek Sokağı'ndaki sinemacıların buluştuğu, iş beklediği kahvede konuştuğum Cem
Erman geçmişteki günlerini anımsamış, ağlamaya başlamıştı. "Duygusal bir yapıya
sahibim, çok hassas bir insanım. Belki oyunculuk gücüm de ordan geliyor. Ama
istediğim rolleri oynayamadım sinemada. Vermediler bana. Başroldeki oyuncular
çekemediler. Osman Seden zaten bana, 'Cem, evladım, bunlar seni çekemiyorlar.
Senin fiziğin daha iyi' demişti 78'de. Ben de, 'Osman abi, ben sinemayı
seviyorum. Karakter rolleri oynayabilirim' dedim. Başrol oynamak benim için
önemli değil. Önemli olan başarılı olmak. Amerikan sinemasında birçok başarılı
oyuncu figüranlıktan gelmedir. Ne yazık ki Türkiye'deyiz."
Cem Erman annesini çok seviyordur fakat 86'da annesini kaybedince her şeyini
kaybettiğini düşünür. "Malımı, mülkümü, evimi. O güzel hayattan sıfıra düşünce,
arkadaşlarım da bana yüz çevirdiler. Çok sıkıntılı günler geçirdim. Bir otel
parasını bulamadığım günler oldu. İçkiye verdim kendimi. Bu bir kurtuluş değildi
benim için, fakat sığınacağım tek limandı. Koptum herkesten, arkadaşlarımdan,
ortamımdan uzaklaştım. Eskiden Hilton'a, Divan'a giderken, ucuz meyhanelerde
meze oldum bir bardak rakıya. Güzel şeyler değildi bunlar, ben biliyordum, ama
mecburdum. Sonra kendimi bulmaya başladım. Frankfurt'a gittim, sahneye çıktım.
Onu da beceremedim. Ses sanatçılığı ayrı bir olay tabii."
Cem Erman da, emeklilik hakkından yararlanamayan oyunculardan. "300-400 milyon
istiyorlar. Biz bu paraları veremeyiz. Şu an bu paraları kazanamıyoruz zaten,
kazansak veririz. Parayı çok seven insanlar da değiliz. Altı senede 15 gün
filmde çalışmışım. Ben altı senede bir 15 gün daha çalışayım diye beklersem
ömrüm yetişmez. Patronlar kendi adamlarını tutuyor. Tiyatrocuları oynatıyorlar.
Birlik-beraberlik olmayan bir düzen. Aramızdaki kültürsüz insanlar Türk
sinemasının dekorunu bozuyorlar maalesef. Gerçek dostlar kalmadı. Hele kendi
ailemden çok şikayetçiyim. Kardeşlerimden, babamdan. Kendi durumu çok iyi
olmasına rağmen yardım elini uzatmıyor babam Alaattin Durgun bey. Bunu da lütfen
yazın. Sinemayı çok seviyorum, fakat soğudum ve bırakıyorum."
Özleyiş, Öfke, Üç Öfkeli Adam, Ağa Bacı gibi filmlerde başrol oynayan, daha
sonra karakter rollerinde 100'den fazla film çeken Cem Erman, Yeşilçam'ın
'yorgun savaşçıları'ndan, küskünlerinden. Pansiyon odasında kalıyor. 70'li
yıllarda Saklambaç gazetesine ve Kelebek'e yaklaşık 50 tane de fotoromanda rol
almıştır. 1973 yılında Gönül Yazar'la tanışır. Kısa süren bir beraberlik
yaşarlar. "Bir ay kadar beraberliğimiz oldu. Severim kendisini, iyi bir dosttu.
Ben çok gençtim, bu ilişkinin devam etmeyeceği belliydi. Öyle bir hatıra olarak
kaldı." Jübile yapacağını söyleyerek davetiye sattığını duymuştum. Bunu
kendisine soruyorum... "Hiçbir birikimim yoktu. Bunca yılımı sinemaya verdim.
Jübile yapmak istedim, ama davetiyelerimi satamadım. Tanımadığın insanlara gidip
davetiye satmak çok zor. Psikolojik olarak seni yoruyor. Ben aktörüm, diyorsun
ama adam seni tanımayabilir. Ben jübilemi son oynadığım Şeytanın Kurbanları
dizisiyle yaptım."
Ayhan Işık'ı ve Orhan Gencebay'ı çok sevdiğini söylüyor Cem Erman. Bir de en çok
sevdiği iki insan: Yılmaz Güney ve Yadigar Ejder. "Yadigar'la bir gün
parasızlıktan Taksim Parkı'nda oturuyoruz. Karnımız aç. Bir ekmek ve biraz kaşar
peyniri alacak para çıktı ikimizden, ucundan ucundan yedik. Hiç unutmam. Çok
sıkıntıdaydık. Yadigar çok sevdiğim bir arkadaştı. Fakat çok garip öldü. Kebapçı
Mehmet vardır Parmakkapı'da. Yadigar tuvalete giriyor. Çıkmayınca merak edip
kapıyı kırıyorlar. Tansiyon yükselmesiyle tuvalette düşmüş. Yüksek tansiyondan
beyin kanaması, zaten ayaklarından da hastaydı. Şakacı, hoş, çocuk ruhlu bir
arkadaştı. Öyle bir adam Türk sinemasına kolay kolay gelmez. Nasıl bir Yılmaz
Güney, bir Turhan Seyfioğlu, bir Ayhan Işık gelmeyecekse, bir Yadigar Ejder de
gelmez."
Cem Erman en son 1989 yılında Sahibini Arayan Madalya, Sen Yaşa, Canımın Canısın
ve Canımdan Can İste filmlerinde oynamış.
"Ben birçok jöne yol vermişimdir. Seks furyası gelince 5 sene film yapmadım.
Sonra ben her rolü kabul etmiyordum. O sıra Nuri Alço çıktı, Eray Özbal çıktı,
Sümer Tilmaç çıktı. Ben çalışmayınca onlara veriyorlardı rolleri."
(*) Artizler Kahvesi
1. Baskı Mart 1997, İstanbul (Parantez Yayınları)
2. Baskı Kasım 2003 İstanbul (An Yayıncılık) 3. Baskı Aralık 2003 İstanbul (An
Yayıncılık)