Ülkemizde en çok satan
kitaplar arasında bir numara olan Turgut Özakman’ın ünlü eserinin adıdır “Çılgın Türkler”.
Buradaki kahramanlar savaş yıllarının kahramanlarıdır.
Bir de barış döneminin kahramanları vardır. Cehaletle, bağnazlıkla savaşarak,
hiç hak etmediği halde geri kalmış ülkeler arasında yer alan “Yalnız ve Güzel
“ülkemin “Toplumsal Belleği”ni oluşturmaya çalışan, halkını bilinçlendirmek için
çabalayan, yaşamakta olduğumuz Kültürel Yozlaşmanın karşısında direnen. Bu
kahramanlar belgeselcilerdir. Onların adlarına basında, televizyonlarda pek
rastlamazsınız. Çünkü eserleri “Popüler Kültürün” dışındadır.
Yazımızın konusu “Barış Döneminin Çılgın Türkleri” nin başını 2004 yılında
kaybettiğimiz
Suha Arın çeker.
Yirmi üç yaşında genç bir delikanlı olarak gittiği Amerika Birleşik
Devletlerinden sekiz yıl sonra, otuz bir yaşında olgun bir adam olarak dönen,
oradaki eğitiminin ve çalışmalarının sonucu elde ettiği bilgi birikimi ile
kafasındaki üç idealini hayata geçirmek isteyen. ÜRETMEK, EĞİTMEK VE TANITMAK.
için son nefesine kadar çaba gösteren.
Üretmiş olduğu otuz yedi belgeselle birinci idealine ulaştı. Kültürel
Envanterimizi belgelemek için Anadolu’yu karış karış gezen ve birçoğu ulusal ve
uluslar arası ödüller alan belgeselleri bu gün artık “Kültür Mirasımızı”
oluşturmaktadır. Bu konuda tek eksiği, ulu önder Atatürk’ün “Harf Devrimi” ile
ilgili olarak “Cumhuriyet’in A,B.C si” adını verdiği ve uzun araştırmalar sonucu
projelendirdiği filmini sponsor bulamadığı için çekememesi, bir de “Anadolu’ya
Barış Getirenler” başlığı altında, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunus Emre ile
başlatmayı düşündüğü belgesel dizisi idi. İnşallah öğrencileri bu projelerini
hayata geçirirler.
Eğitmeye gelince:Bu “Büyük Çılgın”ın en başarılı olduğu alandı bu ideali..Çok
sayıda Yönetmen, Akademisyen ve Gazeteci yetiştirdi.Üretim içinde eğitimin
önemini göz önünde bulundurarak.İlk öğrencileri arasında yer alan Nesli Çölgeçen,
Yalçın Yelence, Kemal Sevimli hala bir şeyleri belgelemeye çalışıyorlar
çılgınca..”Son Buluşma” adını verdiği belgeseli ile İstiklal Savaşından geriye
kalan üç gaziyi nefis anlatımıyla belgeleyen Nesli Çölgeçen’in yaptığı çılgınlık
değil de nedir? Ne düğü belirsiz kişilerin televizyonlarda “Çocuklarınızı askere
göndermeyin” diye ahkâm kestikleri bir ülkede.
“TRT Kurumu, Suha Arın’ı dışardan iş yaptığı için baltalamak için benim gibi
acemi bir kameramanı yanına verdi” diyen ve zaman içinde hocası ile birlikte
ortak yönetim sonucu” Fırat Göl Olurken” belgesel dizisini çeken, ürettikleri
ile belgesel sinemamızın önemli yönetmenleri arasında yerini alan Hasan Özgen’in
çılgınlıkları daha ne kadar devam edecek dersiniz.
Hakan Aytekin, Adil Yalçın ve Turhan Yavuz’un “Çılgın” olmadıklarını kim
söyleyebilir.
Bu ülkede inatla ve ısrarla belgesel çektikleri için.
Yedi üniversitede yedi nesil öğrenciler yetiştiren Suha Arın’ın, son dönem
öğrencilerinden
İsmet Arasan, Mehmet Hakyemez, Selim Evci ve Ediz Gülten’i de anmadan
geçemeyeceğim.
Hocalarının göremediği, bizlerin görmemizin de şüpheli olduğu “Kültürel
Yozlaşmanın” sona
erişine inşallah tanıklık ederler.
Ülkesinin Kültürel Değerlerini önce kendi halkına, daha sonrada bütün Dünyaya
tanıtmak için
Kolları sıvayan Suha Arın 70’li yıllarda bu amacına ulaşmada önemli adımlar
attı. Yapmış olduğu her belgesel için galalar yapılıyordu. İlk başlarda
Ankara’da Fransız Kültür Merkezinde yapılan ve yoğun ilgi nedeniyle salonun
gelenleri almaması nedeniyle birden
Fazla gösterimlerin yapıldığı, kordiplomatiğin, bilim ve sanat çevrelerinin
yoğun ilgisini çeken galalar. Bunun üzerine “Safranbolu’da Zaman” belgeselinin
galası, Türkiye’nin en büyük Sinema salonu olan Arı Sinemasında yapıldı. Dönemin
Başbakanı Bülent Ecevit’in ve hükümet üyelerinin bir bölümünün katılımıyla
İstanbul’da da Fitaş Sinemasında birden fazla
gösterimler yapılan ve olağanüstü ilgi gören bu galaların peşinden o zamanlar
tek kanal olan
TRT Televizyonunun “Prime Time” da bu belgeseli göstermesi ile ve basında da
günlerce bu belgeselden söz edilmesi sonucu Safranbolu yok olmaktan kurtarıldı.
Kültür Bakanlığımızın bu filmi birçok ülkeye göndermesi neticesinde, bu beldemiz
Unesco tarafından “Dünya Kültür Mirası” listesine dâhil edildi. Daha sonra
kendisinin ve ekibinin çektiği belgesellerle
neyin korunması gerektiğinin altını çizdiler. “Çevre” , “Kültür” ve “Tarih”
bilincinin oluşması için çaba gösterdiler bu “Çılgın Türkler”.Yeri gelmişken.
Bir televizyon programında “Ben korumacılığı rahmetli Çelik Gülersoy’dan
öğrendim” diyen Beypazarı’nın başarılı Belediye Başkanının sözünü ettiği Çelik
Gülersoy’u da rahmetle anarım.
Fransa’da yaşayan ve bir Fransız bürokratla evli olan mimar Selda Besniér
Kılıçoğlu’nun
çabaları sonucu “Dünya Durdukça-Mimar Sinan” filmi ile Avrupa’ya açıldı Suha
Arın.
Altı bölümden oluşan bu belgeselin Sorbonne Üniversitesinde bir sempozyum
eşliğinde
gösterilişi ve başka gösterimlerde de yoğun ilgi görmesi, Aralarında “Avrupa
Konseyi Ödülü” de olmak üzere üç ödül alması, daha da önemlisi Fransızların TV5
Kanalında “Prime Time”
saatinde üç saat boyunca gösterilişi “Büyük Usta”nın Avrupa’da tanınmasını
sağladı.
Amerika Birleşik Devletleri’ne de “Topkapı Sarayı” ve “Ayasofya” belgeselleri
ile açıldı Suha Arın. New Orleans’da yerleşmiş bulunan ve burada bir üniversite
de hocalık yapan Prof. Dr. Bahadır İnözü, ABD’deki kültür kanallarında göstermek
üzere bu belgesellerin Betacam kopyalarını aldı bizden. Daha sonra bu
belgeselleri “VHS” formatında kutulayıp satmak istediğini bildirdi. Berrin Avcı
Çölgeçen’in yaptığı “Bir Türkiye Sevdalısı Suha Arın” belgeselinde söz edilen
Amerika Birleşik Devletlerinin 16 ünlü üniversitesinin sayısı daha
Sonraları 30’u geçti.
Buraya kadar Suha Arın’ın ve öğrencilerinin çılgınlıklarını anlattım.
Hilmi Etikan, Ertuğrul Karslıoğlu, Savaş Karakaş ve daha birçok “Çılgın Türk” e
ne demeli.
Televizyonlarda paşa paşa kim nerde kiminle ne yapıyor, kimin eli kimin cebinde
programlarını seyrederken, Televizyonlara ceza olarak belgesel gösterilmesi
müeyyidesi uygulanırken “Belgesel Kanalı” kuran adamı nasıl tanımlayacağız.
Coşkun Aral için “Çılgın”
tanımlaması bile hafif kalır.
Alanya’da yedi tane hanımefendi. Aralarında otel İşletmecisi, Avukat, Öğretmen
gibi meslek guruplarından olanlar var. Hepsi kültürlü, birikimli ve çağdaş. Tam
sekiz yıldır burada “Belgesel Film Festivali” düzenliyorlar. Sabırla, inatla ve
her türlü imkânsızlığa göğüs gererek. Alanyalıları Dünya Belgesel Sineması ile
buluşturuyorlar.
İstiklal Savaşını “Çılgın Türkler” sayesinde kazandık. İnanıyorum ki bu gün
Kültürel Değerlerimize, benliğimize sahip çıkarak, sinsice oynanan bizleri
“Kişiliksizleştirme” çabalarına da karşı çıkarız.