Son filmi Kader'le Altın Portakal kazanan Zeki Demirkubuz, "60'ların, 70'lerin
sineması aşağılanıyor ama bugünkü dizilere baktığımızda eski filmler çok daha
başarılı, diziler beceriksizce çekiliyor" dedi.
Son filmi "Kader" ile 43. Antalya Film Festivali'nde en iyi film ödülünü alan
yönetmen Zeki Demirkubuz, bir söyleşiye katılmak için geldiği İzmir'de soruları
yanıtladı.
"Kader" filminin ardından başlayacağı projeye henüz karar vermediğini ifade eden
Demirkubuz, birkaç proje üzerinde düşündüğünü ifade etti.
"Bekleme Odası" filminin devamı niteliğinde bir hikayesi olduğunu, onun dışında
7-8 sene önce yazdığı, ama bir türlü "tam olduğuna inanamadığı için" hayata
geçirmediği bir projesi bulunduğunu anlatan Demirkubuz, bir başka projesinin de
"İtiraf" filminin son karesiyle başlayan yeni bir hikaye olduğunu kaydetti.
Sözünü ettiği projelerin düşünme, sorgulama aşamasında olduğunu ifade eden
Demirkubuz, "ben film çekmeyi angajman haline getirmemeye dikkat ediyorum. İşte,
ne zaman olgunlaşırsa filmi çekmeyi istiyorum, o yüzden böyle 3-4 tane proje
üzerinde birden çalışıyorum" dedi.
TÜRK SİNEMASI VE DİZİ SEKTÖRÜ
Son dönemde Türk Sinemasının ve Türk dizi filmlerinin sayıca artmasına da
değinen Demirkubuz, Türkiye'deki teknolojik olanakların artmasıyla insanların
böyle bir yönelime girdiğini söyledi.
Filmlerin sayı olarak artmasını anlayamadığını belirten Demirkubuz, dizi
filmlere sektörel olarak baktığında, bu sektörün "kalıcı bir geleneği olacakmış
gibi durmadığını" söyledi.
Demirkubuz, dizi film sektörünün endüstriyel olarak kendini geliştirmediğini,
sinemadakiler gibi bir altyapıya kavuşmadığını belirterek, sözlerini şöyle
sürdürdü:
"Anlatılanlara içerik olarak da bir ilgi duyduğumu söyleyemem, hatta
teknolojinin bu kadar gelişmiş olmasına rağmen pek çok diziye baktığımda bugün
60'lardaki 70'lerdeki Türk sinemasının niye o kadar aşağılandığını
anlayamıyorum. Çünkü bunlar çok daha beceriksiz geliyor bana, yani oyunculuk
olarak, ışık olarak, insani şeyler olarak. Tamam high definition (yüksek
teknolojiye sahip) kameralar kullanılıyor, güzel kurgu teknikleri kullanılıyor
ama mesele olarak, hikaye olarak 30-40 yıl öncesinin Türk sinemasından daha geri
bir noktada. Hatta ben şimdi onları çok daha değerli buluyorum. Hiç olmazsa
onlar başka bir duyguyu uyandırabiliyorlardı. Onlar benim geçmişimdi,
çocukluğumdu. O yüzden daha sempatik geliyor bana."
Kendisine, dizi film tekliflerinin de geldiğini belirten Demirkubuz, ancak
çekmeyeceğini bildikleri için bu tekliflerin eskiye göre azaldığını da sözlerine
ekledi.
"BEKLEME ODASI"NDAKİ OYUNCULUĞU
"Bekleme Odası"nda Ahmet karakterini canlandıran Zeki Demirkubuz, filmin biraz
farklı olduğunu, hikayesinin de olmadığını ve durumlardan oluştuğunu belirtti.
Filmi yazarken kendisinden çok esinlendiğini ifade eden Demirkubuz, bu filmde
Ahmet'i kendisinin oynamasını, "karakterin sinema ve oyunculuk geleneklerinin
dışında olmasına" ve "oyunculuk duygusunun nasıl bir şey olduğunu merak
etmesine" bağladı.
Demirkubuz, "Kameranın arkasında birçok şey var. Oyunculardan yönetmen olarak
bir çok şey istiyoruz ama bu insanlar nasıl bir ruh haline giriyorlar, nasıl bir
duygu içindeler bunu görmek ve yaşamak istedim ki, ondan sonraki filmlerde
oyuncuların kurnazlıklarını, çaresizliklerini, erdemlerini daha iyi sezmeme
yarar diye düşündüm" dedi.
POLİTİK TEMALI FİLMLER
Son dönemde en çok Ezel Akay'ın yönetmeliğini yaptığı "Hacivat, Karagöz Neden
Öldürüldü" adlı filmi beğendiğini belirten Demirkubuz, "Eve Dönüş", "Babam ve
Oğlum" gibi filmlerin yapılması gerektiğini belirterek ancak meselenin
anlaşılması konusunda daha itirafkar, mevcut konuyu çok da duygusallaştırmadan
koyma becerisi gösteren filmlerin kendisini daha çok etkileyeceğini kaydetti.
Politik konulu bir film çekmeyi düşünmediğini, siyasi içerikli olayları
insanların anlaması için kendisine ihtiyacı olmadığını belirten Demirkubuz,
sinemayla kendisi arasındaki ilişkiyi şöyle anlattı:
"Benim sinema ile daha farklı bir bağım var, bu da şu: Daha mucizevi bir şey
geliyor bana... O yüzden çok daha basit olup da anlaşılmaya muhtaç olan ya da
anlatmaya değer görülmeyecek şeyleri anlatmak bana daha doğru geliyor. Ben de
elimden geldiği kadar böyle davranmaya çalışıyorum. Dolayısıyla politik ya da
siyasi sinemaya karşı bir mesafe çıkıyor ortaya."