Vecdi Sayar, Can Yücel'in ardından Datça'da Can Festivali'ni düzenledi.
Vecdi Sayar, Diyarbakır'dan Datça'ya, Hakkâri ve Adalar'a Türkiye coğrafyasının
her yanında festival düzenliyor. Pera Fest yeni bitti, o şimdi yeni festivaller
için Anadolu yollarına düşüyor.
Paris'te Türkiye'nin kültür ataşesiydi. Tam dört yıl önce kendisini birdenbire
Hakkâri İl Kültür Müdürlüğü'nde 'şube müdürü' olarak buldu. Orada öğrendi
Hakkâri'de sürgün için Kültür Bakanlığı'nın 'birinci derece'den bir devlet
memurluğu kadrosunu boş bulundurduğunu.
Ancak gördü ki Hakkâri'de 'şube müdürü' olarak oturup kente bir yarar sağlamak
mümkün değil. O zaman kararını verdi. Sürgün yerinde görevine başlamayacaktı,
ancak İstanbul'la Hakkâri arasında bir sanat ve kültür köprüsü kuracaktı.
Bu karar yalnızca Hakkâri'yle sınırlı değildi Vecdi Sayar için. Artık birinci
işi Batılıların kullandığı anlamıyla 'kültürel animasyon' yapmak olacaktı. Çünkü
bu işi çok sevdiğini fark etmişti. Bir de gerek ulusal, gerekse de uluslararası
anlamda birçok deneyim biriktirmişti bu alanda.
Yani bugünlerde yoğun olarak yaptığı 'Festival Sanat Yönetmenliği'nin ilk uçları
1970'li yıllara kadar uzanıyor aslında...
Tiyatroda genç bir mimar
ODTÜ Mimarlık Bölümü'nü bitirmişti Vecdi Sayar. Önce Erkan Yücel'in çağrısı
üzerine tiyatro dekoru yaptı. Ardından Ankara'nın Sinematek'i sayılan Çağdaş
Sahne'nin kültürel aktivitelerinin yöneticisi oldu. 1977'ye kadar süren Ankara
günlerinden sonra İstanbul'da Sinematek'in başına geçer. Ahmet Taner Kışlalı'nın
döneminde kültür bakanlığının kadrosundadır artık.
"Bakanlıkta iyi kötü bir arşiv vardı.
Amacımız bunu özerk bir devlet arşivine dönüştürmek ve çok iyi bir sinema yasası
çıkarmaktı. Ancak CHP içinde bazı kişiler sinemanın Yeşilçam ağalarının
etkisinde kalarak bu yasayı engellediler."
CHP iktidarının son günleri yaklaşmaktadır. Yıl 1979. Vecdi Sayar da Onat Kutlar
ve Şanar Yurdatapan ile Antalya Film Festivali'nin jürisindedir. Ancak çok sıkı
bir sansür uygular polis. Üç filmin bazı sahnelerini keser. Hatta kesilen bu
bölümleri jürinin bile görmesine izin vermez. Vecdi'ler de protesto kararı alır.
Bir de telgrafı çekerler başbakana. Ortalık karışır; devlet memuru başbakanı
nasıl protesto edersiniz diye.
Türkiye'de ilk ciddi film festivalini 1979'da düzenler Kültür Bakanlığı. Balkan
Film Festivali'nin komite başkanlığını Mahmut Tali Öngören, genel sekreterliği
de Vecdi Sayar yapar. "O kadar başarılı oldu ki," diyor Vecdi Sayar, "bu
festival İstanbul Film Festivali'nin de doğumuna aracılık etti".
'Festival' ve 'sansür' sözcükleri çok sık bir araya gelir Türkiye'de. Hatta
neredeyse bir festival hikayesini anlatırken yanında mutlaka bir sansür hikâyesi
eksik olmaz.
Doğumevinde bekler gibi!
"Balkan Film Festivali için Angelopulos filmleri de geliyor Türkiye'ye. Yıl
1979. Yunanlılar son anda getiriyorlar filmleri. Ancak sansürden geçmesi gerek.
Gösterim saati de çok yakın. Birinci bobin sansürden geçti. Hemen sinemaya
gönderdik. O oynamaya başlarken ikinci ve üçüncü bobinlerin sansürü başladı. Biz
de doğumevi kapısında bekler gibi, dışarıda sansür kurulunun işini bitirmesini
bekliyoruz. Birinci bobin bitmiş. Sinemadakiler diğer bobinlerin gelmesini
bekliyor. İzlemeleri bitti. Birkaç sahnenin kesilmesini istiyorlar. Vakit yok.
Filmin içinden parça kesmemizin yasak olduğunu söylüyoruz. Uzunca bir pazarlık
sonucu sadece filmin sonunda yer alan kızıl bayraklı final bölümünün kesilmesi
koşuluyla diğer bobinleri yetiştirdik."
CHP hükümeti düşünce, bakanlıktan Devlet Tiyatroları kadrosuna geçer. Ancak
arkasından 12 Eylül gelir. İşten atılmak üzeredir. Atılmamak için istifa eder.
Gazetelere sanat kültür alanında yazı yazmaktadır artık. İstanbul Festivali'nde
sinemaya yeteri kadar yer verilmemesini eleştiren bir yazı yazar. Önerisi
değerlendirilir ve kendini festivalin içinde bir film haftası düzenleyen kişi
olarak bulur Vecdi Sayar.
Artık İstanbul Sinema Günleri başlamıştır. Ancak Barış Derneği davası da
ilerlemektedir. Dostları, sonucu yurtdışında beklemesini önerir. Paris'e gider.
Parasızdır ama Avrupa'da festival festival gezmektedir.
SHP'nin iktidar ortağı olduğu yıllarda yine kültür bakanlığı yolu görünür. Bu
kez Fikri Sağlar'ın danışmanı olur. Özerk sinema kurumu oluşturmanın peşindedir.
Sevilla'daki Expo 92'de kültür etkinlikleri sorumlusu olur. Habitat'ın kültür
etkinliklerinin koordinatörüdür. Madrid ve New York'ta Türk filmleri haftaları
düzenler.
Hakkâri'ye kültür köprüsü
Paris'e kültür ataşesi atanınca yazdığı gazete yazıları başına dert açar. Çünkü
devletin kültür politikasını eleştirir, sivilleşmeyi, özerkleşmeyi savunur.
Paris'ten Hakkâri'nin yolu görünür. O da görevine başlamadan istifa eder. İlk
işi de İstanbul'dan Hakkâri'ye bir sanat ve kültür köprüsü kurmaktır. Bu arada
Kültürler arası İletişim Derneği'nin kurucu başkanı olur. Düzenleme işlerini daha
kolay yapmak için Özdem Petek'le PPR adlı bir organizasyon şirketi kurar.
Hakkâri'nin masraflarını karşılamak için önce İstanbul'da bir konser düzenler.
Ferhan Şensoy'la Yılmaz Erdoğan, da tiyatro gelirlerini bir günlük bağışlar.
2000 yılında sanatçılarla birlikte festival için gittiğinde binlerce Hakkârili
karşılar gelenleri. Yasaklarla, baskılarla boğuşa boğuşa gerçekleştirir
festivali. 2001'de, 2002'de, 2003'te de...
Bu arada Can Yücel'in ölümüyle başlayan Datça'daki Can Şenlikleri'nin de sanat
yönetmeni Vecdi Sayar'dır. Beş yıldır da sürdürmektedir bu görevi. Hakkâri'den
sonra Van'da, Diyarbakır'da da festival düzenler. Amacı farklı kültürleri
buluşturmaktır. Yöre halkının sanatsal ihtiyaçlarına karşılık vermek, demokrasi
kültürünü geliştirmek, yeni insanı yaratmak gibi hedefleri vardır.
'Pera'da 101 etkinlik
Bir yandan da ÇASOD'la birlikte Bursa Sinema Şenliği'ni düzenlemektedir.
İstanbul'da Uluslararası Gençlik ve Sinema Festivali yapar 2001'de. Bu yıl
Beyoğlu Buluşmaları'nın üçüncüsünü 'Pera Fest'i düzenler. Yaz başında
gerçekleştirdiği Uluslararası Adalar Festivali'nde olduğu gibi amacı Türkiye
insanını farklı ülkelerin kültürleriyle ve sanatlarıyla buluşturmaktır.
Geçtiğimiz hafta sona eren 'Pera Fest'e dokuz ülkeden 200'ü aşkın sanatçı 101
etkinlikle katıldı.
Vecdi Sayar'ın organizasyonları arasında ünlü sanatçı Marcel Khlefi ile Arif
Sağ'ı yedi kentte konsere götürmek de vardır; Yasemin Göksu, Yeninur Ada ve
Sumru Ağıryürüyen'den oluşan 'Üç Kadın' projesi de çeşitli yerlerde sahne
almaktadır.
'Pera Fest'i beklediği katkılar gelmemesine ve yerel yönetim aktif bir partner
olmamasına karşın başarıyla tamamlar. Şimdi bir yandan Trabzon'da düzenleyeceği
kültür ve sanat festivaline hazırlanmaktadır, diğer yandan da Gaziantep,
Malatya, Kayseri ve Antakya'da birbiriyle bağlantılı dört festivalin çalışmasını
yapmaktadır.
Bu kadar çok festival yapan birinin çok para kazandığı da düşünülür. Ama bazı
festivallerden hayli yüklü borçla da dönmektedir Vecdi Sayar. 'Madem para
kazanmıyorsun, neden bu işi yapıyorsun' sorusuyla karşılaşıyor. Bu soruyu "Ben
de soruyorum bunu kendime. Bazı insanlar varlıklı olmak, bazıları da varlığına
anlam kazandırmak isterler. Köy öğretmeni de olabilirdim. Ben bu yolu seçtim.
Çok sıkıntı çekiyorum ama festivaller çok keyifli ortamlar. Her festival sonunda
oradaki insanların gösterdiği ilgi, bir yıl boyunca sizi bekledik, diye
karşılamaları beni çok mutlu ediyor" diye yanıtlıyor.
Türkiye'nin kültür-sanat alanında çok çorak bir ülke olmasına, ilgisizliğe,
zenginlerin parayı daha gösterişli işlere vermesine, bakanlığın daha çok popüler
kültürü sevmesine karşın Vecdi Sayar yaptığı işten cayacak gibi görünmüyor.
Çünkü o bir 'kültür ve sanat misyoneri'. Bu nedenle de bütün festivallerin sanat
yönetmeni!
Kaynak
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=128573