Uygarlıkların geçit törenini yaşamış olan Anadolu'nun görsel destanını yazmaya
1956'da başladık ve bugün de devam ediyoruz. Arkamıza 550 yıllık bir bilimsel
geçmişi ve geleneği alarak...
İstanbul'un tarihi yarımadasında o meşhur İstanbul siluetine baktığınızda
görünmeyen, yedi tepeli imparatorluklar şehrinin gölgelerinin ardına saklanmış
bir anıt durur.
Bu anıt 550 yıllık İstanbul Üniversitesi'dir. Üniversite denildiğinde insanların
gözünün önüne hep İstanbul Üniversitesi'nin tarihi kapısı gelir.
Medyada "üniversite" kelimesinin görsel karşılığı da İstanbul Üniversitesi'nin
kapısının görüntüsüdür adeta.
Türkiye'de birçok alanda ilklere imza atmış, uzak ve yakın tarihi bizzat
göğsünde hissetmiş ve korkusuzca yaşamış bir üniversitedir. İşte İstanbul
Üniversiteli olmanın ayrıcalığı da burada yatmaktadır.
İstanbul Üniversitesi, bundan 47 yıl önce Türkiye'de belgesel sinema alanında da
bir ilki gerçekleştirmiştir. Bu ilk, kurumsal bazda belgesel film yapımıdır.
1956 yılında Anadolu uygarlıklarını belgesel filmlerle tanıtmak amacıyla
İstanbul Üniversitesi Film Merkezi kurulmuştur. Bu kurum, Sabahattin Eyüboğlu ve
Mazhar Şevket İpşiroğlu'nun genel yönetiminde İstanbul Üniversitesi Kültür
Filmleri başlığı altında bir çok belgesel filme imza atmıştır.
Sabahattin Eyüboğlu'nun dediği gibi; belgesel filmlerle bir Anadolu destanı
yazmak ana amaç olmuştur.
Hitit Güneşi, Aktamar, Ben Asitavandas, Nemrut, bu görsel destanın parçalarından
bazılarıdır.
Anadolu uygarlıklarını tanıtan bu filmlerin İngilizce seslendirmeleri yapılmış,
yurtdışında gösterilmiştir. Başlangıçta çekim ekiplerinde yabancılar da yer
almıştır. Zamanla ekiplerin hepsi Türklerden oluşmuştur. Ben Asitavandas filmi
İtalyan Padua Üniversitesi'nin düzenlediği 10. Uluslararası Film Şenliği'nde
sanat belgeseli dalında ikincilik ödülü aldığında bu ödül, tümü Türkler'den
oluşan bir ekip tarafından gerçekleştirilmiş bir filmle, belgesel film dalında
kazanılan ilk ödül olarak tarihe geçmiştir.
İstanbul Film Merkezi ekibinin kalemi kameraydı ve yazmaya başladığı Anadolu
Destanı'ydı. Bugün bu bayrağı İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi olarak
devraldık ve Anadolu'nun doğusundan bu destana devam ettik.
1963'te Van Gölü'nde Aktamar filmini çeken Adnan Benk ve Mazhar Şevket
İpşiroğlu'nun izinden gittik. Onlar, "Doğu Anadolu'da bir Dünya Tapınağı:
Aktamar" demişlerdi. Biz ise "Dağların Üstünde bir deniz masalı: Yukarı Deniz"
dedik ve destanı daha da genişleterek "Aktamar" adasının da üstünde bulunduğu
Van Gölü'nün kıyılarındaki tarihi görselleştirdik.
Uygarlıkların geçit törenini yaşamış olan Anadolu'nun görsel destanını yazmaya
1956'da başladık ve bugün de devam ediyoruz. Arkamıza 550 yıllık bir bilimsel
geçmişi ve geleneği alarak...