İç karartan gündemler ve konulardan içi bayılanlara bu gün güzel bir gelişmeden
haber vermek istiyorum.
Sinema ve televizyonla uzaktan yakından ilgisi olanların en büyük hayali bir gün
kısa film çekmektir. Kendi belirlediği bir konuda söyleyecek sözü olanların ilk
tercihidir kısa film. Sözü de mesajı da direktir. Derdini tak diye önünüze koyar
ve çekilir. Dolandırmadan, sizi uğraştırmadan işte der benim penceremden, bu
budur. Kısa filmle fikrini çektiği sahnelerde tokat gibi yüzünüze çarpar,
bırakır. Ben bu yüzden kısa filmleri çok severim. İzlemeyi daha çok, bu güne
kadar neden hiç yapmadığımı da, düne kadar hiç sorgulamamıştım. Demek onunda
zamanı geldi.
Geçtiğimiz aylarda Güngören Belediyesi 2008- 2009 Bilim Kültür Sanat ve Spor
Ligi üst başlığı altında, ilköğretim ve liseler arası kısa film yarışması
düzenlemiş.
Kısa filmin konusu kuşak çatışması.
Ben, Emre Zengin Oyuncu, tanınan bir yüzü var, çok iyi eğitimleri olan bir
yönetmen, Melek Çavuşoğlu gelecekte bu ismi çok duyacaksınız, sanat yönetmeni ve
Ali Çakmak eğitimleri çalışmaları ve planlarıyla parlak bir yönetmen. Bu kadro
bizlerde jüri olarak seçilmiştik.
Biz jüri koltuğuna oturmadan önce aramızda bu filmleri hazırlayanların
yaşlarının küçük olduğunu düşünerek daha insaflı olmak gerektiğini konuşmuştuk.
Acımasız olunacak profesyonellikte değillerdir diye.
İlk filmi izledikten sonra dönüp söyle bir birbirimize ve önümüzdeki bilgi
kâğıdına baktık. Bunlar gerçekten ilköğretim öğrencisi mi, lise öğrencisi mi
diye. Yoo bir yanlışlık yoktu. İlköğretim öğrencilerinin kategorisiydi ve kuşak
çatışmasını öyle güzel anlatmış ki çocuklar arkamıza yaslandık. Bu çocuklar bir
harika diye.
Ellerindeki kısıtlı imkânları ile keşfedilmiş kıtada karanlıkta el yordamı ile
doğru yolu bulmaya çalışıyorlardı. Bu konuda herhangi bir eğitimleri yoktu.
Yalnızca kendilerine ait yaşanmışlıklarını anlatmak istiyorlardı. Sorunlarını
açık ve kısa bir şekilde çok da güzel anlatmışlardı. İçim burkularak o yaşlara
gittim. Hepimizin o yaşlarımızda rahatsızlık duyduğu konuları detaylandırmışlar.
Oyunlarına kızılması, başkalarının önünde küçük düşürülmek, arkadaşlarının
başarısını başa kalkma, abi kardeş kavgası, anne, baba ve çocuk arasındaki
iletişimsizlik, genç ve yetişkin arasındaki güven sorunu.
Basit bir örneği ele alırsak, saygı konusunda her iki tarafın farklı
beklentileri var. Biri yüksek sesle müzik dinlemeyi eğlence kabul ederken,
diğeri bu hareketi sinir bozucu saygısız bir eylem olarak kabul etmesi; gibi
sayısız konulara bu gençler parmak basmışlar.
Hem de kısacık sürede.
Yardım almışlar mıdır? Bence evet. Kısa film yapmak dışardan göründüğü kadar da
kolay değil. En basitinden montaj ve ulaşımı nasıl sağlayabilirler? Bunlar
anlayışla karşılanılacak basit ayrıntılardı. Seslerin çatlaması ve temizliği de
yardımın boyutlarını ele veriyordu. Benim asıl ilgimi çeken metinlerin
düzgünlüğü idi. Eğer bu metinler öğretmen ve velilerin değilse, gerçekten
kendilerinin ise size nasıl anlatsam sarsılıyorsunuz.
Yaşlarını göz önüne aldığınızda daha çok düşünüyorsunuz. Ve diyorsunuz ki peki
bu çocuklar hiçbir şey bilmeden bu kadar iyi şeyler yapabiliyorlarsa iyi bir
eğitim verilse neler yapabilirler?
Ben bunları daha çok merak ediyorum.
***
Güngören Belediyesini yetişmekte olan çocuk ve gençlerimizi bu kadar güzel bir
yöne yönelttiği için öncelikle kutluyorum.
Sanat hobi ve meslek guruplarının arasında bence en seçkin olan alanlardan biri.
Geleneksel olarak, spor ve folkloru etkinlik kabul eden anlayışlara farklı bir
pencereden daha naif daha insancıl olan sanatın desteklenmesi alkışlanacak bir
çaba.
***
Üstelik bu yarışmada kazanan öğrencilere Güngören Belediyesi 10 cumhuriyet
altını veriliyor. Bu miktar, bu yaşlardaki bir çocuk için çok yüksek ve değerli.
10 cumhuriyet altını ile bu yaşlarda neler yapılır diye düşünecek olursak.
Birçok alanda kendisini geliştirecek kurslara gidebilir(sinema televizyon,
senaryo, montaj, bilgisayar, İngilizce, yüzme vs vs gibi). İlgilendiği her
konuda daha iyi eğitim alabilir. Ya da kamera veya bilgisayar alabilir.
Bu ödülün birde manevi yanı var. Onu yüreklendirilmesi ve azmini arttırması
geleceği açısından çok önemli kapıları aralayabilir.
Geçtiğimiz yıllara dayanarak kaygılandığım bir şey var. Tıpkı bir iki gün önce
okuduğum haberde olduğu gibi olmamalı. Öğrenciler kazandı, öğretmenler İtalya’ya
okul gezisine gittiler. Bu yüzden dilerim okullar ödülleri gerçekten çocuklara
veriyordur. Eğer çocukların başarısına verilen ödül, hak sahibi olarak kazanan
çocuklara verilmeyip okulların kendisinde kalıyorsa bu korkunç bir şey olur.
Kazanan çocuğa basit bir hediye ile hakkı geçiştirilip asıl değerli olan maddi
ödülü okul alıyorsa bu okulun kazancı olmaz. Okulun ve toplumun kaybı olur.
Geçmişi değil de günümüzü konuşacak olursak bu gün Güngören Belediyesini sanat
adına yaptığı bu örnek davranışından dolayı kutluyorum. Yıllar içerisinde çok
kapsamlı bu etkinliğin daha büyük katılımlarla(okul ve öğrenci) festival
havasına bürünmesini çok isterim. Bir öneri getirme hakkım olsa idi kazanan
çocuklara, hatta katılmak cesaretini gösteren tüm öğrencilere sinema televizyon
eğitiminin A-B-C sini birkaç aylığına öğretileceği atölye eğitimi verilmesini
çok isterdim. Gerekirse bu konuda gönüllü hocalığa bile varım.