Ödüller Arasında Sinematografik Bir Yalnızlık

Art arda gelen 3 sinema ödülü, ödüllerde hakkaniyeti ve işlevini tekrar tartışmaya açtı. TÜRSAK tarafından verilen “Yeşilçam” ödülleri sektörden büyük tepki alırken aynı şekilde bu yılın “Oscar” ve “Altın Ayı” ödülleri de hayal kırıklığı yarattı.

Oscar ödüllerinin en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu ve en iyi senaryo dallarında “King’s Speech” (Zoraki Kral) filmine verilmesi sinema çevrelerinde eleştiriliyor. “Zoraki Ödül”lerden en iyi erkek oyuncu için olanını alan Colin Firth’ü “İngiliz Hasta”dan bu yana tanıyoruz. Oyunculuk kariyerinde, neredeyse en vasat olanı için bu Oscar’ı aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Aslında, İngiltere’de TV dizi yönetmeni olan Tom Hooper için bu ödülün kariyerinde büyük bir yeri olacağını söyleyebiliriz. Ancak, bunu hak edip etmediği üzerine tartışmalar bitmeyecek gibi görünüyor. En çabuk unutulacak Oscarlar olarak kayda geçeceğe benzeyen bu yılın ödülleri, sinema sanatına gönül vermiş pek çok sanatçıyı da, emeklerinin farkına varılacağı konusunda umutsuzluğa sevk ediyor.

Berlin Uluslararası Film Festivali’nde, İran’lı yönetmen Asghar Farhadi’nin “Jodaeiye Nader az Simin” (Nadir’le Simin’in Ayrılışı) filmine Altın Ayı’nın verilmesi de beklenen bir durum değildi. Televizyon camiasında dahi, kötü kabul edilecek bir kamera tekniğinin hakim olduğu film, Nadir ile Simin’in ayrılış öyküsü üzerinden İran’da kültürel çatışmalara taraf oluyor. Farhadi, yapılan basın toplantısında da bu durumu kabul etti.

Simin’in yurtdışına gitmek arzusu üzerinden şekillenen “taraf”ın filmin sonunda “temiz çıkması”, Altın Ayı’nın veriliş nedenini sinematografik kriterler içerisinde bulabileceğimiz konusunda ciddi kuşkular oluşmasına neden oluyor.

Aynı şekilde, TÜRSAK tarafından her yıl verilen ve 28 Mart’ta düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak “Yeşilçam” ödüllerine bu kez, sektörün önde gelen kuruluşları itiraz etti. İtiraz, filmlere değil, ödül verilecek filmlerin tespit edilme usulüne yönelikti. Kısa bir süre önce “Güç Birliği” adı altında bir araya gelen sinema sektöründeki meslek birlikleri, yanlarına Sinema Emekçileri Sendikası’nı da alarak, ödüllerin önümüzdeki yıldan itibaren, artık TÜRSAK tarafından verilmeyeceğini açıkladı.

TÜRSAK tarafından düzenlenen “Yeşilçam” ödüllerinin “sinema sektöründe profesyonel olarak yer alan her meslek branşından insanları başarılarından dolayı onurlandırmak ve motive etmek” amacına hizmet etmediğini ileri süren “Güç Birliği” ve Sine-Sen sektörün ortak iradesini temsil edecek bir ödüllendirme kaygısı taşıdıklarını açıkça ifade ediyorlar.

SİYAD ödülleri için değerlendirme kriterleri sinema yazarı Alin Taşçıyan tarafından “Reha Erdem aşkı” olarak ilan edildi. Taşçıyan, “Reha Erdem ne zaman film yapsa SİYAD heykelciklerini kır çiçekleri gibi toplar!“ diyordu. “Kozmos” filmi, en iyi film, en iyi görüntü, en iyi kurgu ve en iyi sanat yönetimi ödüllerini alırken, Reha Erdem de “doğal olarak” en iyi yönetmen seçildi. Sinema yazarından, sektörün ufkunu genişletici entelektüel katkı koyması beklenirken, böylesi “seçim”lerin Reha Erdem’e de bir faydası olmadığının anlaşılması gerekiyor.

Reha Erdem’in sinemasına SİYAD üyelerinin koşulsuz ilgisini sinema sanatına duyarlık olarak kabul edersek, aynı sinema yazarlarının, örneğin, Kurtlar Vadisi-Filistin, Hür Adam ve kamuoyunda geniş tartışma yaratan benzeri filmlere karşı neden sessiz kaldıklarını açıklamak ve “koşulsuz Reha Erdem tercihi”nin samimiyetine inanmak da oldukça zor. Dahası, sinema çevrelerinde bu ödüllendirme anlayışının SİYAD’a karşı, TÜRSAK örmeğinde olduğu gibi, itibar ve güvenirlik sorunu yarattığı ifade ediliyor.


Ali Rıza Özkan
yenimuhalefet.com
9 Mart 2011