Onur Keşaplı’nın Kısa Film Festivallerine Dair Görüşleri
Haftalık yayınlanan Bizim Gazete’nin 21. sayısında Onur Keşaplı’nın kısa film
festivalleriyle ilgili görüşlerine yer verildi.
Kısa film yönetmeni Ali Aytaç Mehmetoğlu’nun hazırladığı dosyada sermayenin kısa
filme yaklaşımı, sanatçılar üzerinde meydana getirdiği zihniyet dönüşümü ve bu
durumların kısa film festivalleri üzerindeki etkileri tartışıldı. Mehmetoğlu’nun
eleştirisi ile Yeni Film dergisi yazarı Aylin Sayın ve Uşak Film Festivali
direktörü Onur Keşaplı’nın görüşlerine yer verilen Bizim Gazete’ye dijital
abonelik yoluyla ve satış noktalarından ulaşılabilir;
Keşaplı’nın demecinin tamamı ise şu şekilde;
İdeal bir kısa film festivali, sektörün köklü muhafazakârlığı nedeniyle
seyirciyle buluşma şansı nispeten az olan yapıtları ve sanatçıları öne çıkaran,
kısa metraj sanatının sahadaki zeminini sağlamlaştıracak adımlar atan ve
sanatçıların mesleki geleceklerine yönelik maddi manevi destek sağlayarak kısa
filme dair bütüncül bilinci kuvvetlendiren bir hüviyette olmalıdır. Günümüzde
ise bu gayeler kısa filmlerin izleyici ile buluşma olanaklarının artışıyla
değişim göstermektedir. Vimeo, Short of the Week, Argo, Mubi ve adını anmak
istemediğim diğer platformlar kısa filmi görünür kılmaktadır. Hal böyleyken
festivaller kadar kısa metraj sanatçılarının festivallerden beklentileri de
değişmektedir. Kısa film çekenlerin hatırı sayılır bir kısmının “ödül”,
“başarı”, “beğeni” peşinde koşar hale gelmeleri “para ver ödülünü al”
festivallerin türemesine yol açtı. Çok yakında ödülsüz ve yurt dışında
“başarı”sız hiçbir kısa filmci kalmayacak. Bu bir bakıma çok olumlu bir gelişme
zira hâlihazırda hiçbir önem taşımaması gereken şeyler önemsizleşecek. Bir diğer
durum ise “insanlar kısa içerik istiyor” iddiası ile kısa filme yönelik piyasa
ilgisinin artışı ve filmlerin giderek daha çok formüllere dayanan, steril ve de
tam anlamıyla “uzunun kısası” hallerinde görülen çoğalma. Festivallerin
filmlerden ziyade “pitching” adı altında sanatçıları pazarlamacıya çeviren
etkinliklere odaklanmalarında bu durumun etkisi yadsınamaz. Filmlerin
izleyiciyle buluşmasının festivaller için bir formalite haline gelmesi ilk
bakışta yıkıcı bir vaziyet gibi yorumlanabilir ancak bu sayede ideal
festivaller, kısa film sanatının doğasından gelen özgür ve özerk özünü öne
çıkarabilecek, formüllerden ve piyasa kıstaslarından uzak, estetik modernist,
biçimci ve sinematografik açıdan devrimci eserleri sinemaseverlerle buluşturmayı
sürdürebilecekler. Festivallerin bir nevi video sergileri halini almaları, her
yerde karşılaşılamayacak yapıt ve sanatçıları bir araya getirmesi piyasa için
kötü, bir sanat olarak sinema ve insanlık onuru içinse epey iyi olacak.