Sinemada Sesin Kullanılmaya Başlanması
Sinema tarihinde 1928 öncesi sesiz filmler donemi olarak adlandırılırken, ifade
edilen peliküle sesin döşenmesi tekniğine kadar geçen süredir. Aksi taktirde "Aslında
sessiz filmler çok ender olarak tam bir sessizlik içinde gösteriliyordu; sinema
gösterilerine müzik yada değişik seslerin eşlik etmesi alışkanlık haline
gelmişti. Frederick Talbot"nun 1921"de yazdığı gibi: " Ekranda kosan bir at
varsa, yere vurulan bir ayakkabı sesi işitilirdi. Bir trenin gardan hareketli
bir düdük sesi ve lokomotifin buhar salmasına benzer bir sesle vurgulanırdı"
Teknik gelişim surecinin detaylarına geçmeden bu noktaya teğet bir şekilde değinmek istedim, bu konuyu sinemanın anlatım olanakları bölümünde sesin etkilerini incelerken, anlaşılır bir şekilde ele alacağız ancak; bağlamı kaçırmamak adına ifade ediyorum, teknik icat gerçekleşmeden önce de seyircinin sinemaya yüklediği anlam ya da sinemadan beklentisi "yaşamsal gerçeklik" duygusundan beslenmiştir. Seyircideki bu beklentidir icat surecini de hızlandıran. Yaşamsal gerçeklik duygusunun oluşturduğu beklenti yalnızca seyircide değil Kinetoscope" "Kamera ve göstericinin (projektör) görüntüler için yaptığını ses için yapan Edison"un gramofonu 1877 tarihlidir. Herhangi bir geçmişe sahip olmayan gramofon birçok yönden, sinematografiden çok daha olağanüstü bir icattır. Fonografik görüntüleri elde etme ve yeniden üretme arzusu hareketli görüntülerin gelişiminden yıllar öncesine uzanır ama ses için böyle bir şey söz konusu değildir. Bu nedenle ses kaydının gelişimi zorunlu olarak birden bire ortaya çıkmıştır. Kayıt sanatları tarihinde sık sık anılmasa da, Bell"in telefonu (1876) gramofonla eşit düzeyde önemlidir. Bu aygıt ses ve görüntülerin düzenli aktarımını önceden haber vermiş, teknolojisi bize radyo ve televizyonu sağlamış ama daha da önemlisi Bell"in icadı aynı zamanda elektrik sinyallerinin ses kaydının amaçlarına nasıl uygun hale getirileceğini göstermiştir. Edison"un orijinal gramofonu basit ama ciddi bir bicimde bu alandaki teknolojik gelişmeyi geciktiren tümüyle fiziksel-mekanik bir icattı. Bir anlamda tamamen mekanik olan gramofon, tıpkı Daguerre"in pozitif fotoğrafı gibi teknik olarak bir çıkmaz sokaktı. Bu durum Bell"in sesin elektriğe dayalı iletimi teorisinin mekanik gramofon teknolojisiyle birleştiği 1920"lerin ortasına kadar sürdü. Hemen hemen aynı donemde buğun bildiğimiz anlamda sinemayı üretmek için ses kayıtları, görüntü kayıtlarıyla birleştirildi. James Monaco"nun yukarıda ortaya koyduğu genel çerçeveyi perspektifimizi genişletecek şekilde Gerard Betton"un analizi ile birleştirelim. "sesli sinemayla ilgili ilk denemeler önce mekanik yoldan sonra da sesle görüntüyü senkronize etme (yine önceleri mekanik yolla, sonra elektrik yardımıyla) konusunda yürütüldü. Birçok sistem için telif hakları tescil edildi. Bunlar arasında Fransız Auguste Baron"un Grafonoskop (1898), Clement Maurice"in geliştirdiği Fono-Sinema- Buna karşılık Amerika, İngiltere ve Japonya"da araştırmalar sürdü ve Sinematofon, Filmotofon, Replikaf Bu durumda büyük sinema şirketlerinin önlerindeki ikili soruna çözüm bulmaları gerekti. Bir yandan halkın sinema tutkusunu canlandırmaları gerekmekteydi, diğer yandan da sesli sinemanın pek çok çıkarı tehdit etmesinden kaynaklanan sorunun üstesinden gelmeliydiler. Sonunda Warner kardeşler 1924"te Vitafon senkronize plak kayıt sistemini benimseyerek sesli sinemaya geçmeye karar verdiler. Cesaret ve çabaları, Ekim 1926"da Los Angeles"te ilk senkronize müzikli film olan (Alan Grosland"in yönettiği, Bess Medyth"in uyarladığı) Don Juan"in gösterilmesinden sonra Vitafon"un elde ettiği büyük basarıyla ödüllendirildi. 6 Ekim 1927"de de New York"ta yapimciligini Warner"lerin ustlendikleri, Alan Grosland"in yonettigi, senaryosu Samson Raphaelson"a ait olan Caz sarkicisi adli filmin basoyuncusu Al Jolson"la hemen ikinci bir film için (sarki Soyleyen Deli, 1928) sozlesme imzaladi. Ancak Caz sarkicisi"nin galasinin yapilmasindan daha bir yil once pelikule ses kaydi yapma teknigi Fox sirketinin Movieton ve Western Elektric/RCA sirketinin Fotofon yontemleriyle yerlesmeye baslamisti. Vitafon"un ragbet gormemesi uzerine Warner"ler de pelikul uzerine kayit yontemini benimsemek zorunda kaldilar ve 8 Haziran 1928"de "yuzde yuz sozlu" ilk film olan New York"un Isiklari"ni, ardindan da yine buyuk basari kazanan Llyod Bacon"un Al Jolson"la cevirdigi sarki Soyleyen Deli"yi gosterime soktular."[4] Teknik anlamdaki bu gelisim surecine katkisi olan ulkelerin ve sirketlerin sinema tarihi içinde ortaya koyduklari eserlerle de surece egemen olduklarini ve bu egemenliklerini halen devam ettirdiklerini gormekteyiz. Elbetteki onlarin bu egemenlikleri sadece teknik gelisime olan katkilari ile ilgili degildir, ancak konun burasinda goz onunde tutmamiz gereken bir noktadir. Filmdeki Sesin Ontolojisi Yukarida sesin sinemada kullanimi basligi altinda, sesin teknik gelisimini ozellikle baslangic donemiyle ortaya koyduk. Sessiz filmden sesli yapimlara gecis, film dili acisindan ciddi tartismalara neden oldu, bu tartismalarin odak noktasinda da "gerceklik" vardi. "bir hikayeyi anlatmanin mumkun olan en dramatik yolunun resimlerin ardi ardina gelisi olduguna karar verilmistir. Konusmanin hicbir sekli, fotograflarin betimsel degerleriyle kiyaslanamaz. Konusma ve resimlerin kombinasyonu, tamamen farkli iki yoldan ilgi goren iki ayri ortamin kesin zitligidir. Eger bu ikisi birlestirilirse, biri digerine bagimli olacak ve ilginin boyutu da aninda olusacaktir. Bu nedenle, sessiz goruntulu bir film; goruntunun, sesin fotografi oldugu bir diyalog filminin gordugu ilgiden daha sade bir ilgi gormesi yoluyla, izleyici uzerinde daha dramatik, kalici ve guclu bir etki yaratabilir. Sozumona birkac iyi diyalog filminden biri olarak kabul edilen "blackmail"i (santaj) gorenler, birkac ay sonra bunu tamamen unutacaklardir. Dort yil once gorulen "Potemkin Zirhlisi" ise akillarda hala o zamanki kadar canlidir. Bir anda sinemada bir ses konusmaya baslar, ses teskilati dogal ic gudulere siddet uygulama suretiyle kameradan oncelikli gelir."[1] seklindeki bir degerlendirmenin yaninda "sinema sanati plastik ve montaj gibi gerceklige eklenen ses, sadece ikinci tamamlayici bir rol oynaya bilir: Merkez nokta gorsel imajdir. Fakat gerceklige yaklasabilmek için sesin goz ardi edilmeyecegi de akilda tutulmalidir. 1) Diyaloglara verilen sesle insan sesi, konusma 2) Dogada varolan ortam sesi ile nesnelerden cikan yansima sesler (kapi tiklamasi, ruzgar esmesi) 3) Muzik sesi Ses teknolojisinin gelismesi ile sayisallasan ses olgusunun gerceklikle olan iliskisi de goruntu dilinin sanallastiran etkisine de yardimci olmaktadir. Tum bu sesleri de yapi taslarina bolerek ontolojik sureclerini inceledigimizde goruntu diline olan etkilerini daha detayli sekilde anlaya biliriz, ancak bu basli basina "sinema dili nedir" Sorusuna cevap arayan bir calisama icerisinde gerceklese bilir diye dusunuyoruz. Yukarida siraladigimiz ses cesitlerini film sesi diyerek tek basliga topladigimiz da bu sesler ile filmin gorselinin ritmi arasinda bir ritim tutturarak birlestirilir ve goruntu diline yardimci olacak sekilde kullanilir. Sinemada Renkli Film Kullanimi Sinema tarihinin ikinci buyuk teknolojik yeniligi olan renkli film kullanimi teknik olarak geciktigi kadar, anlatimda da ciddi kuramsal tartismalara yol acti. Sesin kullanilmasiyla baslayan rengi de kullanabilme cabalari uzun kimyasal deneyler gerektirdi. " Bu deneyler, sonunda 1950"lerde ikinci buyuk teknolojik devrime, renkli filme alinan ve stereofonik, manyetik sesle kaydedilen genis ekran filmlere gecise yol acacakti. Elbette, 1930"lar ve 1940"lar boyunca renk, az çok kullanilmisti. Ne var ki bu donemde yapilan renkli filmlerin sayisi oldukca azdi ve renk sinema endustrisinin tamami tarafindan kullanilmaya 1950"lerde baslanacakti. Filmdeki Renkli Goruntunun Ontolojisi Renkli film uzerine yapilan teorik calismalar ve yaklasimlar renkli goruntunun ilk donemlerinde daha yogun olmustur, ancak bu calismalarin aldigi sekli belirleyen guclu unsurlardan biri de renk baski yonteminin bugun gelinen noktadan çok gerilerde olmasidir. Rengin teknik gelisimine dair ayrintilari yukarida ortaya koyduk. Renkli filmin sinemada kullanilmasinin yarattigi temel tartisma "gerceklik" kavrami uzerinden cereyan etti. "Diyalog ve sesin sinemaya gelisi, bazilari tarafindan, rengin ve stereoskopik etkinin bir gereklilik olmasini saglamak için incelenmistir. Bu, tamamen sinemayi hangi acidan degerlendirdigimize baglidirRenkli filmlerin tarihinde, parlak tonlardaki bir olay, bikkin izleyici için yeni bir cekicilik getirmis, ve alinisi genellikle kitlelerin begenisine taninan bir ayricalik olmustur."[1] Kitlelere yonelik bir cekicilik unsuru olarak nitelenen bu durum aynı zamanda toplumsal gercekciler ve belgeselciler için tam tersi bir durum ortaya koymustur diye biliriz. soyle ki; A.Kiyarustemi" Sinema, Muzik Iliskisi Sanatlarin icerisinde antlim imkanlari bakimindan en soyut olani muziktir. Muzigin tanimina gelince, iki nokta koyarak uc satirda ortaya konulamayacak denli zordur muzigi tanimlamak. Bu tanimlama cabasinin boyutlarina dair Dokuz Eylul niversitesi Muzik Bilimleri Bolumu"nden Dr. Ayhan Erol"un bir muzik sempozyumunda sundugu bildiri konumuz acisindan kayda deger nitelikte. Muzigin sesle olan iliskisi uzerinden yola cikalim, "Tatmin edici bir muzik tanimina, basit bir bicimde ses acisindan ulasmak elbette mumkun degildir. Ancak belli bir zaman diliminde tinlayan sesin, muzigin yapi tasi haline nasil ve neden oyle geldigini betimlemek zorunlu gorunuyor. Muzik hangi cagda ve toplumda, ne amacla ve nasil yapilirsa yapilsin, ve adina ne denirse densin fiziksel bir fenomen olan seslere dayanir. Bizim ses dedigimiz sey, biyo-kulturel cercevede duyma esigi ile (kabaca sts 20-20.000) sinirlanan titresimlerdir. Film ile muzigin iliskisi yapisal anlamda su iki durumda isler. Birincisi; tamamen film için yaptirilan muzikler, film muzikleridir. Ikincisi ise; varolan bir muzigin filmde kullanimi. Bir muzik film yonetmenin cekecegi filmin duygusunun ve fikrinin olusmasini saglarken, film için yapilmis bir muzik eseri de soyut anlatimi ile filmin karelerini kendine daha somut mekan haline getire bilmektedir. Muzikteki ritm duygusu ile filmin montajindaki ritm duygusu film grameri acisindan goz ardi edilmeyecek bir durumdur. Yonetmene buyuk imkanlar sunan bu durum sinema ile muzik arasindaki iliskinin yapisal anlamda ic ice gectigi en onemli noktadir Kamil KOÇ yapımcı / yönetmen eskimezfilm film prodüksiyon +90 212 244 64 81 +90 533 575 01 78 +90 545 960 88 89 |
|