Sinema Eğitimi İçin Acaba Hangi Fakülte/Bölümü Seçmeliyim?
Bugünlerde medyada üniversitelerin reklamları gırla gidiyor. Ve bugünlerde yakın
ve uzak çevreden bana, “Ben, (veya kızım/oğlum) sinema okumak istiyor/um, hangi
okulu ve bölümü tavsiye edersin?” diye sorular geliyor. Çok sorunlu bir soru bu…
O yüzden bu yazıyı yazarak toplu cevaplamaya karar verdim.
Ülkemizde çatısı altında sinema eğitimi veren(!) üç tür fakülte vardır? Fakülte
diyorum, sakın alt bölümlerin isimlerine bakıp aldanmayın!.. Fakültelerin devlet
veya özel/vakıf üniversitesi altında olması da pek fark etmiyor. Çünkü hepsinin
ders programı birbirine yakındır ve YÖK’ün denetimi altındadır. Bu fakülteler;
1. GÜZEL SANATLAR FAKÜLTELERİ
Adında geçen “sanatlar” sözcüğünden de anlaşıldığı üzere bu fakülteler sanatçı
adayı yetiştirmek amacıyla kurulmuşlardır. Bu fakültelerin altında mimarlık,
resim, heykel, vb. klasik ve sinema, fotoğraf vb. çağdaş sanatların eğitimi
yapılır. Sinema eğitimi de bu fakülteler altında, “Sinema-Tv Ana Sanat Dalı”,
“Sinema-TV Bölümü” … vb adlar altında yapılır. Yani bu bölümlerden birini seçen
aday doğru seçim yapmış sayılır. Fakat bölümün eğitim programının doğru yapılmış
olması veya eğitim kadrosunun yeterli veya yetersiz olması ayrı bir mesele tabii
!..
Çoğu bölümler “Sinema-TV Bölümü” adını taşısa da, bu bölümlerde televizyon
(kitle iletişimi) üstüne pek eğitim verilmez. Bu çok da yanlış değildir. (Bazı
akademisyenler “TV”nun bir sanat olduğunu söyleyip saçmalasalar da, herkes
biliyor ki “TV” bir kitle iletişim aracıdır. Bu başlığı “Sinema” ve “TV” diye
ikiye ayırmak eskiden beri tartışılsa da, bunu YÖK’e anlatmak deveye hendek
atlatmaktan daha zor olduğu için, çoğunluk bu girişimlerden yılmıştır. Veya
artık kimsenin aklına da gelmemektedir!..) Son yıllarda deveyi hendekten atlatan
bazı (vakıf üniversitesi) fakülteler olsa da, bu bölümlere daha çok öğrenci
almak içindir.
2. İLETİŞİM (BİLİMLERİ) FAKÜLTELERİ
Yukarıdaki başlıkta yazıldığı gibi, bu fakültelerin resmi adları üç sözcükten
oluşsa da herkes alışkanlıkla kısaca “İletişim Fakültesi” der. Ve bu günlerde,
bilerek veya bilmeyerek(!), bazı özel/vakıf üniversitelerin verdiği ilanlarda şu
tür “Xxxxx Üniversitesi, Sinema-TV Bölümü” başlıklara rastlanacaktır. Oysa tam
başlığın “Xxxxx Üniversitesi, İletişim Bilimler Fakültesi,
Radyo-Televizyon-Sinema (RTS) ” olması gerekir.
Üst paragraftaki açıklamayı neden yaptım? Çünkü bu fakülteler, adları üstünde
kitle iletişim medium’ları hakkında eğitim verirler. Sonuçta “sinema” da bir
iletişim medium’udur. Dolayısıyla bu fakültelerin eğitim programları, sinema
sanatını üretecek sinemacı/sanatçı adayı yetiştirmekten çok, bir kitle iletişim
medium’u olarak sinema sanatını bilimsel/ideolojik olarak irdelemek üstünedir.
Kısacası, bu fakültelerin ilgili bölümlerinin eğitim programları daha çok
televizyon (ve hatta radyo!) üstünedir.
Yani güzel sanatlar ve iletişim fakülteleri altındaki bölümlerin bölüm adları
birbirine yakın olsa da her iki bölümün eğitimleri farklı hedeflere yöneliktir.
Adlarına aldanmamak ve doğru seçim yapmak gerekir. Hatırlıyorum… Zamanında bir
iletişim fakültesi 3. sınıf öğrencisinin, güzel sanatlar fakültesi altındaki
Sinema-Tv bölümünün ders programına bakıp, “İyi de bu dersler niye bizde yok
ki?” dediğini… Sanırım o arkadaş hala hangi fakültenin altında okuduğunun
farkında değildi?!
Doğru veya yanlış, 5-10 yıldır sinema eğitimi almak biraz da moda olduğu için,
RTS bölümlerinin eğitimleri sinema eğitimine doğru kaymış durumdadır! (YÖK bunu
bilse ceza bile verir!..)
3. SANAT VE TASARIM FAKÜLTELERİ
Ülkemizde, mazisi 20 yıl kadar geçmişi olan bu fakülteler iletişim, güzel
sanatlar ve uygulamalı sanatlar (grafik, tekstil, endüstri tasarımı, vb.)
fakülteleri veya bölümlerin karma bir eğitimini verirler. Fakültelerin altındaki
alt bölümlerden “Sanat Tasarımı” bölümleri daha çok güzel sanatlara, “İletişim
Sanatları” bölümleri de iletişim ve uygulamalı sanatlara yakındır.
Bu fakülteler bu karma yapısıyla, YÖK’ün ders programı dayatmalarından da kısmen
uzak ders programı yapabilmekte, hatta gerekli duydukları yeni dersler
koyabilmektedirler. Bu ders seçme bolluğu, ilgili bölüm yöneticilerin doğru bir
program yapmasına elverişli olsa da bu şimdiye kadar çok az bölümde yapılmıştır.
Yeni açılan bölümlerin yöneticileri de benzer bir bölümün ders programını artık
kes-yapıştır yapma yolunu seçmektedirler.
…
Yukarıda, kabaca yazdıklarıma bakarak, doğru fakülte “Güzel Sanatlar” gibi dursa
da, bu pek de doğru değil… Asıl ölçü, doğru yapılmış bir eğitim programı ve
doğru seçilmiş bir eğitim kadrosudur. Fakat bu da dekan, bölüm başkanı, akademik
kurul ve muhasebenin karanlık labirentinden geçecek bir mucize gibidir.
Bir fakülte veya bölüm kurulurken, ders programları ve kadro, kurucu dekan veya
bölüm başkanları tarafından yapılır ve seçilir.
Ders programından başlayalım... Farz edelim ki bir lisans bölümü içinde, 4 yıl
içinde 30-40 ders veriliyor. Ama bu dersler YÖK’ün kabul edebileceği 100-120
ders başlığı içinden seçilecek… Hangileri seçilecek?.. Ve o dersleri kim
verecek?
Hatırlıyorum… Zamanında, bir iletişim fakültesi dekanı benim bir başka fakültede
verdiğim, Kısa Film, Uzun Film, Dizi Film, Uyarlama ve Sit-Com Senaryosu ders
başlıklarına şaşıp, “Bu çok iyi bir program yahu, bize de aynısını koyalım”
demişti! Ben de dekanın o fakülteyi nasıl yönettiğine şaşmıştım!.. O derslerin
hiçbirini koyamadı tabi !..
Farz edelim ki kuruluş sırasında 3-5-10 kişilik bir kadro kuruldu. Bu kadro
yapılan ders programı için doğru mu? Yoksa bunların bir kısmı, karar vericilerin
sınıf arkadaşı, arkadaşı, torpilli vs. kişiler mi? Bilindiği gibi, alınan
kadroların atanması veya işten atılması vs. zaman veya maddi açıdan tazminat vb.
sorunlar yüzünden pahalı olduğu için, başlangıçtaki yanlış kadro seçiminin
etkileri hep sürecektir.
Kısacası ve yine de… Hangi tür fakülte altında olursa olsun, sinemanın 3-5 temel
öğesi için, 4 yıl, doğru dersleri seçen ve o dersler için doğru bir eğitmen
kadrosu seçen bir bölüm nerede (fakülte veya şehir!) olursa olsun, diğerlerinden
çok daha iyi olabilir. Kolay gibi dursa da, bu 3-5 öğeyi çakıştırmak hiç de
kolay değildir. Çünkü ayaklardan birinin eksikliği bütünü hep bozacaktır…
15-20 yıl önce sektör çalışanları bir hevesle gidip ilgili bölümlerde ders
verdiler. Fakat gerek YÖK ve ilgili üniversitelerin toleranssız tutumları,
gerekse gelenlerin sıkılması yüzünden bu enerji oldukça düştü…
Özel/vakıf üniversiteleri ilgili bölümleri için sektörden çağırdığı, tanınmış
isimlerle vitrin yapmaya da pek meraklıdır. Fakat sanatçı olmak ayrı bir şey,
eğitmen olmak ayrı bir şeydir. Üstelik Sinema-TV sektörleri hızla değişen
sektörlerdir. Ünlü veya sektörden emekli birileri ders vermeye pek hevesli olsa
da, o ders üretim veya sektörel ihtiyaçlardan çok anıların anlatıldığı bir ders
durumuna da düşebilir. Yıllardır vitrin imajı böyle olan ama vasatı aşamayan çok
bölüm olduğunu söylemem gerek...
Bu arada, reklam yaparken para harcamaktan sakınmayan, ama hayatında senaryo
yazmamış veya film çekmemiş bir öğretim üyesine de ilgili dersleri verdirerek,
işi ucuza getirmeye çalışan ve öğrencileri çıldırtan çok bölüm olduğunu söylemek
gerek…
Sanırım bu kadar yeter…
Ve sonuç olarak.. Okullar size sinematografinin en temel öğelerini öğretip, bazı
pratikler kazandırabilir. Ama hiçbir eğitim kurumu sizi sanatçı yapamaz. Çünkü
sanatçı OLUNUR...