İlk yayında, Devrim Tarihi dersi ve iki belgesel vardı
Geçen hafta 40'ıncı kuruluş yıldönümünü kutlayan TRT'nin ilk yayımladığı
programın adı "TV Halk Okulu" idi. Prof. Afet İnan "Atatürk ve İnkılapları"nı
anlatırken ilk arıza yaşandı. Ekranda dur işareti yapan bir polis karikatürü ile
"Lütfen Bekleyiniz" yazısı belirdi. İlk arıza beş dakika sürdü
Geçen perşembe 40 yaşına bastı TRT... Bugün hayatımızı kuşatan renkli kutu ilk
kez yayına başladığında tarih; 31 Ocak 1968'di. O günden sonra hayat, bir hayli
farklı seyredecekti. Televizyonu olan evlerde yayın günleri akşam 19.30'dan önce
"telesafirler" toplanacak, ekran önüne sinema düzeniyle sıra sıra dizilen
sandalyelerin ön sıralarını çocuklar kapacak, evin hanımı gece boyunca
söylenerek seyircilere ikram yapacak ve 21.30'da İstiklal Marşı eşliğinde
siyah-beyaz bayrak ekranda görününceye kadar sohbet duracak, sadece ekran
konuşacaktı.
Onunla ilk tanışan çocuklarız
İlkokula başladığım yıl hayatıma giren televizyon, benim kuşağımı büyütmüştür.
Onsuz hayatı hayal meyal hatırlıyorum.
Pilli Bebek'i, Oyun Treni'ni, Oyuncakçı Dede'yi mahalledeki bir misafirhanenin
lokalinde ilk kez gördüğümde bu kutunun bizi ve bizden sonraki tüm kuşakları,
anne babamız, öğretmenimiz ve hayatta en çok sevdiğimiz şeylerden çok kendisine
bağlayacağını bilmiyorduk henüz...
O camdan yayılan ışık, büyü gibi etkisine almıştı bizi...
Tarihin en çalkantılı yıllarından biriyle birlikte başlıyordu; televizyonlu
hayatımız... İşte sosyal tarihimizin dönüm noktalarından biri olan "o gün"ün
anıları...
İşte ilk günün yayın akışı
31 Ocak 1968 günü saat 19.30'da başlayan ilk yayın, TV müdürü Mahmut Tali
Öngören'in beş dakikalık konuşması ile açıldı. Sonra beş dakika süren bir arıza
oldu.
19.40'ta Prof. Dr. Afet İnan'ın sınıf dekoruyla hazırlanmış programında "Atatürk
ve İnkılapları" dersine başladı.
Saat 20.00'de Zafer Cilasun haberleri okudu.
İlk haber; bir gün önce çekilmiş bir protokol haberiydi: Suudi Arabistan'a
yaptığı ziyaretten dönen Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın Esenboğa Havaalanında
karşılanışı...
20.15'te ilk hava raporu okundu.
Ardından "Kötü Adam ve İnatçı Çiçek" adlı bir Bulgar çizgi filmi yayımlandı.
Daha sonra "Antalya'nın Suları" ve "Antalya'nın Ormanları" adlı iki belgesel
film arka arkaya gösterildi.
İlk yayın saat 21.00'de İstiklal Marşı ile sona erdi.
METE AKYOL KURULUŞ GÜNÜNÜ ANLATIYOR
"Düğün evi gibiydi"
Gazeteci Mete Akyol 1968'de Milliyet gazetesindeydi.
31 Ocak akşamı Ankara Televizyonu binasına girmiş ve 2 Şubat tarihli Milliyet'te
ilk gece izlenimlerini yazmıştı.
Yazının başlığı şöyleydi: "Ankara TV'si İlk Yayın Günü Düğün Evi Gibiydi."
Artık tarihi bir vesika niteliği taşıyan bu yazıdan bölümler:
"'Sunay'ın filminin son kontrolü yapıldı mı' diyerek nefes nefese sorulan soruya
bir başka ilgili, cevap yerine aynı heyecanla başka bir soru soruyordu:
'Haber bülteninin kaç dakika, kaç saniye olduğunu tespit ettiniz mi?'
Stüdyonun kapısındaki spiker, sınav kapısında elindeki notlara son kez göz atan
bir öğrenci heyecanı içinde, TV'nin ilk sunuş cümlelerini bir kez, beş kez, on
kez okuyor, bu suretle hem heyecanını gideriyor, hem de dudaklarını
alıştırıyordu.
Ötede birazca sessizce bir köşede Televizyon Müdürü Mahmut T. Öngören birkaç
dakika sonra kamera karşısında yapacağı TV'nin açılış konuşmasını yüksek sesle
kendi kendine okuyor, arada sırada karşısındaki duvara bakarak görüntü
provalarını da yapıyordu.
Onun 3-4 adım ötesinde ise radyonun başarılı, tecrübeli ve heyecansız olduğu
bilinen spikeri Zafer Cilasun, heyecandan tir tir titreyen elleriyle tuttuğu
kağıttan, günün haberlerini okuyor ve kendini kamera karşısında farzedip cümle
başlarında başını kağıtlardan kaldırarak 'seyirciye bakış' provaları yapıyordu.
Stüdyonun başka bölümünde Prof. Afet İnan, 'Türk Devrim Tarihi' konulu program
dizisinin ilkini sunmak üzere stüdyoya yerleştirilen sıralarda oturan
üniversiteli öğrencilerin karşısında kürsüye çıkmış 'Başlayın' işaretini
bekliyordu."
Ve ekran ışıdı
"Saat 19.30'a yaklaşıyor. TV stüdyosunda her şey hazır. Bütün ilgililer,
makinelerin önlerinde ve arkalarındaki yerlerini aldılar.
İlk yayının ilk yönetmeni ilk komutları verdi ve TV ekranları ışımaya başladı.
Ekranda Ankara Emniyet Parkı'ndaki heykel göründü. Sol üst köşede 'Ankara
Televizyonu' diye yazıyor.
Daha sonra ekrana bir saat çıktı. Saniyenin işareti 12 rakamının üstüne gelince
saat tam 19.30 oldu ve spiker (Nuran Ermen Devres) ekranda görünerek biraz önce
kapının önünde defalarca tekrarladığı açılış anonsunu yaptı:
'Burası üçüncü bant, beşinci kanaldan deneme yayını yapan Ankara Televizyonu...
Sayın seyirciler, bugün 31 Ocak 1968 Çarşamba... Ankara'da ilk televizyon
yayınına başlıyoruz.'"
AÇILIŞ KONUŞMASI
"TV'ye Avrupa'dan 31 yıl geç başlıyoruz"
Televizyonun ilk açılış anonsundan sonra ekranda ilk konuşmayı Ankara Televizyon
Müdürü (rahmetli hocam) Mahmut Tali Öngören yaptı. O da çok heyecanlıydı. Öyle
ki, ilk cümlede "Artık size 'sayın dinleyiciler' değil, 'Sayın seyirciler'
diyeceğiz" dedikten sonra sözlerine yine "Sayın dinleyiciler" diye devam etti.
İlk gecenin ilk hatasıydı bu:
"40 yıldan beri sizlere radyolarımızdan 'Sayın dinleyiciler' diyebilmenin
mutluluğu içindeyiz. Şu andan itibaren de sizlere 'Sayın seyirciler'
diyebilmenin kıvancını yaşıyoruz.
İyi akşamlar sayın dinleyiciler!
Eğer bir-iki dakika önce televizyonunuzun ekranından evinize davetli veya
davetsiz misafir olarak girebildikse veya bulunduğunuz yerde sizlere
katılabildikse artık bundan sonra huzurunuzda olacağız demektir. Yalnız şimdilik
haftada üç gün -salı, perşembe ve cumartesi günleri- sizleri ziyaret etmek
imkanına sahibiz. Bildiğiniz gibi deneme yayını adı altında faaliyete geçtik.
Bu, televizyonun yalnız teknik tarafının, birtakım cihazlarının denemesi değil,
aynı zamanda programlarımızın da bir deneyi olacak."
Bizden şikayetçi olmayın
"Radyoculuğumuzun 40 yaşına bastığı sırada televizyona başlıyoruz. Avrupa
memleketleri ile kıyaslama yaptığımız zaman gerçek radyo yayınına beş yıl geç
başladığımız halde, televizyonda 31 yıl gecikmiş bulunuyoruz. Yeni
televizyonumuz Ankara ve civarına yayın yapacak. Başlangıçta tabii olan sınırlı
imkanlarla çalışacak ve çeşitli eksikliklerden bir süre kendini
kurtaramayacaktır. Bundan bizim bir şikayetimiz yok. Umudumuz, sizin de bizden,
hiç olmazsa şimdilik şikayetçi olmamanız...
Avrupa'daki ilk televizyon yayınına kıyasla 31 yıl geç başladığımız
televizyonumuzun bugünkü programlarının Türkiye'nin eğitim meselesine, kültür
hayatına, sosyal düzenine ve halkın eğlence ihtiyacına derhal bir katkıda
bulunacağını düşünmek haksızlık olur. Bu sebeple bizden şikayetçi olmayın.
Deneme yayınının bitiminde daha düzenli bir şekilde hazırlayacağımız
programlarla sizleri hoşnut etmeye bütün arkadaşlarımızla birlikte söz
veriyoruz."
TANER DEDEOĞLU
"İlk çekirdek kadro 38 kişiydi"
Türkiye'nin en eski televizyon muhabirlerinden Taner Dedeoğlu "Anılarla
Televizyon" kitabında (Milliyet Yayınları, 1991) ilk gün izlenimlerini şöyle
anlatıyor:
"M. Tali Öngören'in açılış konuşmasından sonra 'TV Halk Okulu' adlı programın
ilk bölümü yayınlandı. Prof. Afet İnan 'Atatürk ve İnkılapları'nı anlattı. Bu
programın TV tarihindeki ikinci önemi ise ilk arızanın yaşanması oldu. Gençlerin
de stüdyoda yeraldığı bu programın yayınına hemen geçilemedi ve daha sonra çok
sık göreceğimiz 'Lütfen Bekleyiniz' yazısı ilk kez ekranda yer aldı.
'Arıza diası' adı verilen, seyirciyi ekran başında bir süre beklemeye çağıran bu
yazı Artanç Köksal'ın bir çalışması idi ve eliyle 'Dur' işareti yapan trafik
polisinin sözleri olarak hazırlanmıştı.
İlk ve tek stüdyo, televizyonun Mithat Paşa Caddesi'ndeki 47 ve 49 no'lu
binalarının bodrumlarının birleştirilmesi ile elde edilmişti.
20 Ekim 1968 günü yevmiyeli olarak göreve başlayan 38 kişilik çekirdek kadroda
herkes 800 lira aylık ücret alıyor ve herkes her işin ucundan tutuyordu.
Adnan Öztrak'ın genel müdür olduğu TRT'nin ilk ekibi şu isimlerden oluşuyordu:
Sedat Örsel, Arsal Soley, Ayhan Önal, Erşan Başbuğ, Bülent Çakacı, Tunca Yönder,
Şehriban Durgun, Melih Aşık, Yavuz Kürkçü, Zeynep Esen, Attila İlvan, Tuncer
Tezel, Emin Gerçeker, Taylan Gökçen, Tülay Eratalay, Tülin Eraslan, Tülin Oral,
İskender Salgırlı, Okan Güngör, Adem Yavuz, Varlık Özmenek, Atilla Arsoy, Koray
Düzgören, Ayla Erdemli, Emel Ceylan, Emel Uygur, Önder Aktaç, Ergin Ertem,
Erdoğan Aklan, Erdem Tugal, Kaynak Gültekin, Gelincik Gültekin, Mehtap Uyguner,
Önce Kurşunlu, Atik Çatalpınar, Mehmet Deniz, Ahmet Derin ve Fermani Uygun..."
JÜLİDE GÜLİZAR ANLATIYOR
"Kırmızı ışıkta duracağız sandım, tam tersiymiş"
"Televizyonda ilk haber spikeri Zafer Cilasun oldu. Daha sonra Çetin Çeki'yi
İngiltere'ye eğitilmesi için yolladı TRT... Zamanla biz hanımlar da 'Biz niye
çıkarılmıyoruz' diye homurdanmaya başladık. 1970'te hanımları da ekrana aldılar.
Kadroda 4 hanım, 4 erkek spiker olmuştu.
Televizyonda her şey çok ilkeldi. TV haberciliğinin ne olduğu bilinmiyordu.
Kimse bize televizyona çıkarken şuraya bakacaksınız, şunları söyleyeceksiniz
gibi şeyler söylememişti. Birden denize atıverirler ya insanı, yüzme öğrensinler
diye, bizi de televizyona atıverdiler. Makyözümüz bile yoktu, her şeyi kendimiz
yapardık.
İlk haber okuduğum günü hatırlıyorum. Arkadaşlar yaptı makyajımı, simsiyah kömür
gibi gözler, kıpkırmızı ruj... O yıllarda kabarık saçlar da modaydı. Bende
kocaman bir kafa olmuş. Çok mu ciddi görünmek istedim bilmiyorum. Balıkçı
boğazlı yaka, sımsıkı uzun kollar. Simsiyah da gözlük takmışım. Sonradan kendi
görüntümü ekrandan izlediğimde şaşırıp kalmıştım. Simsiyah bir karartı gibi
olmuşum meğer.
Haberlerin hepsini ezberlemiştim. Eh tabii hünerimi göstereceğim. Çekim öncesi
durmadan tekrarlıyorum. Karşımda kameralar... Ancak kameraya nasıl bakılacağını
bilmiyorum. Hangi ışıkta çekildiğimi bilmiyorum. Haber okurken nereye bakacağım?
İçerde insanlar var, ama hepsi benim çocuğum yaşında, onlara sormayı kendime
yediremiyorum. 'Koskoca Jülide Gülizar bunu bilmiyor mu derler' diye
çekiniyorum. Kendi kendime bir mantık yürüttüm. Bu trafik ışıklarının ilk
konulduğu zamanlardı. Onu düşündüm. Kırmızı yanınca geçilmiyor. 'Kırmızı tehlike
işareti' dedim kendi kendime... Demek ki kameraya bakılmayacak. Oysaki tam
tersiymiş. Bu arada haberlere başladım. Birdenbire elim ayağım çözülür oldu.
ezberlediğim her şeyi unuttum. Kağıtları elime alıp okumaya başladım."