Sanat ve bilimler, varoldukları zamandan günümüze kadar gelen süreç içinde
değerlendirilirken bazı tarihsel dönemlere ayrılırlar. Böylece sanatın veya
bilimin incelenmesi, bütünün incelenmesinden doğacak güçlüklerden kurtulmuş
olur. Türk sinemasının da doğru bir şekilde incelenmesi için tarihsel dönemlere
ayrılması zorunlu olmuştur.
Öteki Sinema için yazan: Murat Kirisci
Sinema tarihimizi kapsamlıca yazmaya girişen ilk kişi Nijat Özön oldu ve Türk
Sinema Tarihi adlı kitabı 1962’de yayınlandı. Bu kitapta Nijat Özön
Türk sinemasını 5 döneme ayırmıştı. Böylece Türk sinema tarihini ilk kez
dönemlere ayıran kişinin de Nijat Özön olduğu kabul edildi ve sonraki tüm
yayınlarda bu şekilde söylenip yazıldı. Oysa bu bilgi yanlıştır. Türk sinemasını
sistematik olarak dönemlere ayıran ilk kişi Nijat Özön değil, Metin Erksan’dır…
Metin Erksan çoğunluk tarafından yalnızca sinemacı olarak bilinir ama aynı
zamanda eleştirmen, sinema yazarı ve gazeteciydi. Üniversite yıllarından
itibaren ömrünün son yıllarına kadar çeşitli gazete ve dergilerde yazdı. İşte bu
yazılardan biri de 15 Nisan 1959 tarihli aylık sanat dergisi ‘Durum’un 3.
sayısında yayınlanan “Türk Sinemasında Gelenek Yokluğu” başlıklı yazıdır. Bu
yazıda Metin Erksan Türk sinemasını şu beş döneme ayırmıştır:
1914’e kadar Hazırlık Dönemi
1914-1923 Kuruluş Dönemi
1923-1940 Birinci Dönem: Ertuğrul Muhsin-Tiyatrocular Dönemi
1940-1947 İkinci Dönem: Teknisyenler Dönemi
1947-? Üçüncü Dönem: Primitifler
Nijat Özön’ün bu yazı yayınlandıktan 3 yıl sonra 1962’de yayınladığı
dönemlendirme ise aşağıdaki gibidir:
1896- Sinemanın Türkiye’ye girişi
1914-1922 İlk Adımlar
1922-1938 Tiyatrocular Dönemi
1939-1950 Geçiş Dönemi
1950-1960 Sinemacılar Dönemi
Görüldüğü üzere bu ayrım, Metin Erksan’ın yapmış olduğuyla nerdeyse aynıdır ve
ilk değildir. Tarih yazıcıları, yıllardır Nijat Özön’ün kitabında gördükleri
dönemlendirmeyi, ‘ilk’ olarak bilip bu şekilde kullanmaya devam ettiler. Ali
Özuyar, “Alıntı Tekerrürü” başlıklı yazısında (Antrakt, Kasım 1997) durumu
özetliyor: “Türk sinemasının tarihsel serüvenini, yazdıkları ciddi (sanılan)
araştırma yapıtlarıyla günümüze dek taşıyan Türk sinema tarihçilerinin
yapıtlarını, dikkatli bir biçimde yeniden gözden geçirdiğimizde, ortaya konan
yapıtlar arasında nitelik, görüş, tavır ve tarihsel yaklaşım olarak ciddi bir
ayrım ya da farklılığın olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir sinema
tarihçisinin ‘ilk’ olmak kaydıyla bir yerden yapmış olduğu alıntı ve yazarın
konuya yaklaşımı, (doğruluğu araştırılmadan) diğer sinema tarihçilerinin
yapıtlarında da satır eksiksiz aynı biçimde yer alabiliyor. Bu tutum (kötü
alışkanlık) sinema tarihimize yeni bir şey kazandırmadığı gibi sinemamızın
tarihsel serüvenini de günümüze yanlış aktarıyor.”
İşte bu tutum, Türk sinemasının tarihsel dönemlerinin saptanması konusunda da
aynen geçerlidir. Türk sinema tarihi üzerine yazanlar, akademisyenler ve sinema
eğitmenleri, halen Nijat Özön’ün yaptığı dönemlere ayırma çalışmasını ilkmiş
gibi aktarmaya devam ediyorlar. Tarih yazıcılığı ‘kopyala-yapıştır’ demek
değildir; doğru bilinenleri sürekli araştırmak/sorgulamak gibi zor ama
vazgeçilmez bir çalışmayı gerektirir. Türk sinema tarihini yazma çabasında
olanların, yıllardır süregelen yanlışlarını artık düzeltmeleri gerekiyor.
120913-metinerksan-n5.hlargeMetin Erksan Türk sinemasının tarihsel dönemlerini
ilk saptayan kişiydi, Nijat Özön’ün ondan sonra yaptığı dönemlere ayırma da
nerdeyse aynıydı ama acaba bu dönem saptamalar doğru muydu?
Tarihbilim, sanat ve bilimleri tarihsel dönemlerine ayırma kurallarını
belirlemiştir. Buna göre sanatların ve bilimlerin tarihsel dönemlerini; içinde
oluştukları siyasi, ekonomik, toplumsal ve hukuksal olgular belirler. Saptanan
dönemler yalnızca bu olgularla belirlenirse nesnel ve doğru olurlar.
Tarihsel dönemler, sanat ve bilimlerin kendi içlerindeki gelişmeler, dönüşümler,
birbirleri arasındaki etkileşimler değerlendirilerek belirlenemez. Aynı şekilde
sanatçıların veya bilim adamlarının yetenek ve yaratımları göz önüne alınarak da
tarihsel dönemler belirlenemez. Bu şekilde yapılan bir çalışma nesnel ve doğru
olmaz.
Tarihbilimin belirlemiş olduğu bu tanıma göre; Türk sinemasının bir dönemini
“Muhsin Ertuğrul-Tiyatrocular dönemi” diye adlandırmak, bu dönemlerin başlama ve
bitiş tarihlerini “tiyatrocuların sinema yapmaya başladığı dönem”, “sinema
yapmanın tiyatroculardan sinemacılara geçmeye başladığı dönem”, “bir tek
sinemacıların sinema yaptığı dönem” şeklinde ayırmanın belirsizliği ve
yanlışlığı ortadadır. Böylelikle 1959 yılında Metin Erksan’ın, ardından 1962’de
Nijat Özön’ün yaptığı ve ondan sonraki tüm tarih yazıcılarının kabul ettiği
dönemlendirme çalışması, Türk Sinemasının dönemleri olarak kabul edilemez.
Türk sinema tarihini yazma çabasında olanlar bu yanlışı yıllarca sürdürmeye
devam ettiler ve hiç sorgulamadılar. Her yeni çıkan Türk sinema tarihi kitabı,
çatısını bu aynı dönemlere ayırma üzerine kurmaya devam etti. İşin garip tarafı,
Türk sinemasını tarihsel dönemlerine ayıran ilk kişi olan Metin Erksan, yapmış
olduğu çalışmanın yanlışlığını da ilk gören kişi oldu. 1985 yılından itibaren
yazdığı yazılarda Türk sinemasının tarihsel dönemlerinin tekrar ve tarihbilim
çerçevesinde belirlenmesi gerektiğini söyledi. ‘Ve sinema’ dergisinin Aralık
1985 tarihli 1. sayısında “Metin Erksan: Türkiye’de entelijansiya yok” başlıklı
yazıda şöyle diyordu:
“Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir sanat, içinde oluştuğu ve sürdüğü politik,
ekonomik, toplumsal, kültürel, sanatsal, hukuksal, teknolojik dönem ve ortamdan
ve de söz konusu dönemin ve ortamın başlangıç sınırına kadar süregelen ve biraz
önce sıraladığım etkenler ile oluşmuş geleneğinden soyutlanamaz.”
Metin Erksan, ‘tarihbilimin bilimsel bilgi oluşturan yönteminin’, Türk
sinemasının tarihsel dönemlerini belirlemekte kullanılması gerektiğini
söylemekle yetinmeyip bunu yine ilk uygulayan kişi olmuştur. 11 Haziran 1994
tarihli Cumhuriyet gazetesindeki ‘Sinemanın 100. Yılı’ başlıklı yazısında Türk
Sinemasını 10 döneme ayırmıştır.
1. 1895-1923 (29 Ekim 1923-Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu)
3. 1932-1939 (14 Temmuz 1934 tarih ve 2559 sayılı ‘Polis Ödev ve Yetkileri
Yasası’nın 6. maddesine uyularak yapılan 9 Temmuz 1939 tarih ve 2/11551 sayılı
‘Filmlerin ve Film Senaryolarının Sansürüne ilişkin Yönetmelik’ yürürlüğe girdi)
(II. Dünya Savaşı başladı)
4. 1939-1945 (II. Dünya Savaşı bitti) (Çok partili dönem başladı)
5. 1945-1950 (14 Mayıs 1950 seçimleri)
6. 1950-1960 (27 Mayıs 1960 devrimi)
7. 1960-1971 (12 Mart 1971 Ordu Muhtırası)
8. 1971-1980 (12 Eylül 1980 Ordu Yönetimi)
9. 1980-1986 (7 Şubat 1986- 3257 sayılı ‘Sinema, Video ve Müzik Eserleri Yasası’
yürürlüğe girdi)
10. 1986-1994 (Süregiden dönem)
Bu dönem saptama tamamen bilimsel ve nesnel bir saptamadır. Dönemleri belirleyen
olgular, tartışılmaz bir şekilde toplumu ve elbette sinemamızı ve onun eksiksiz
tüm üretimlerini de etkilemiştir.
Metin Erksan, bu dönem saptama çabasını geliştirerek sürdürmeye devam etti
(Cumhuriyet, 28 Aralık 1995). Fakat hala Türk sinema tarihini yazanlar Türk
sinemasını tarihsel dönemlere ayırırken, hazır buldukları bilgileri,
değerlendirmeleri, üzerinde hiç düşünmeden ve araştırmadan kullanmaya devam
ediyorlar. En son, Türk sinemasının dönemleri üzerinde duran kişi Zahit Atam
oldu. 2011 yılında yayınlanan “Yakın Plan Yeni Türkiye Sineması” adlı kitabının
başında, (yine Metin Erksan’ın yaptığı ilk saptamadan bihaber olarak) eski dönem
saptama çabalarının özetini veriyor. Ardından da “üretimin ve toplumla buluşma
ve etkileşme biçimlerinin başat olması gerektiğini” söyleyerek Metin Erksan’ın
1994’te yaptığı dönem saptamasını “kabul edilemez”(!) buluyor. Oysa tam da bu
ölçüt nedeniyle dönemlere nesnel bir yaklaşım söz konusu olamaz. Zahit Atam’ın
kendi dönem saptaması bunu apaçık ortaya koyuyor:
“-1923 öncesi sinemamızın başlangıç ya da daha doğru bir deyimle tarih öncesi
dönemi olarak görülebilir.
-1923-1939 arası sinemamızın kentli dönemi ya da batılıya öykünmeci dönemi
olarak görülebilir. Yüzünü batıya dönmüş ve batıdan alınma bakış ve hissiyat ile
yapılan öykünmeci filmler bu dönemin özelliğidir.
-1939 sonrasını Yeşilçam’ın başlangıcı olarak niteleyerek bu üretim tarzının
egemen olduğu ve 1990’a kadar devam eden bir süreçten söz edilebilir.
-1994 sonrasında başlayan dönem ise Yeni Türkiye Sineması olarak ele
alınabilir.”
Acaba bir dönem saptama çalışması daha ne kadar öznel yapılabilirdi? 1923-1939
arası dönemde yüzünü batıya dönmüş bir sinemamız olduğu görece bir
değerlendirmedir ve tüm yapımları kapsayamaz. 1939’la 1990 arasında aynı üretim
tarzının egemenliği mi dönemi belirlemiştir, yoksa başka toplumsal, siyasal ve
ekonomik nedenler mi bu üretim tarzını egemen kılmıştır? Ayrıca üretim
tarzlarına bakarak dönem belirlemek ne kadar kapsayıcı, ne kadar nesnel bir
değerlendirme olabilir? 50 yıllık bir süreçte, tüm toplumu dolayısıyla sanatları
etkilemiş olan askeri darbeleri, toplumsal olayları, anayasadaki üretimi
ilgilendiren değişiklikleri dönem belirlemede yok saymak ne kadar sağlıklı
olabilir? Aynı şekilde 90’lı yıllarda film üretiminin azalmış olması, o dönemi
belirleyen başka koşulların bir sonucu değil midir?
Başka bir sorun da bu dönemlere verilen adlarda ortaya çıkıyor. Türk sinemasının
dönemlerine “Tiyatrocular”, “Sinemacılar” gibi isimler verilemez. “Tiyatro yapan
sanatçıların sinema filmleri çektikleri dönem”, “Tiyatroyla uğraşmamış olup
yalnızca sinema filmi çeken sanatçıların varolduğu dönem” şeklinde bir ayrım
yapılamaz. Eğer bilimsel ölçütlere bağlı kalmayacaksak, sinema tarihçisi olmanın
ne gereği var; her birimiz kendimize göre dönem saptamalar yapabiliriz. Örneğin
birimiz arabesk furyasını bir dönem olarak belirleyip ‘Arabeskçiler dönemi’ der,
aynı dönemi biri çıkar ‘Fantastik filmler dönemi’ diye ayırır, bir diğerimiz
‘Seks filmleri dönemi’ diye… Bu düşünce yapısıyla sinema tarihimizi doğru ve
bütünlüklü şekilde incelemenin mümkün olmadığı açıktır. Yapanlar ister
tiyatrocu, ister arabeskçi, isterse de futbolcu olsun (Örneğin Memduh Ün, ilkin
oyuncu sonra yönetmen ve yapımcı olmadan önce, Beşiktaş kulübünde forvet oynayan
bir futbolcuydu) belirleyici olan Türk sineması içinde üretilmiş çalışmalara yön
veren olgulardır.
Bir de dönemlere ‘yeni’ adı verme durumu var. Nijat Özön ilk dönem saptamasından
sonraki çalışmalarında (Karagözden Sinemaya,1994) 1970-1987 tarihleri arasına
yeni/genç dönem demektedir. Zahit Atam, Nijat Özön’ün bu isimlendirmesi
hakkında, “70 ve 80’li yılları genç/yeni diye adlandırmanın ikna ediciliği
kalmadı” derken, bu cümleleri yazdığı kitabına “Yeni Türkiye Sineması” adını
koymakla kalmıyor, yaptığı dönemlendirmede de 1994’ten sonrasına aynı adı
veriyor. Yine Türk Sinema tarihiyle ilgili çalışmaları olan Burçak Evren
1979-1987 tarihleri arasına “Genç Türk Sineması” diyor (Antrakt, Ocak 2004).
Yaşadığımız zamanlar, bir öncekine göre hep yeni/genç değil mi? Bundan 10-20 yıl
sonra bu dönem de çoktan eskinin malı olacak. Bu durumda Türk sinemasının
tarihsel dönemleri, “tarih öncesi dönem” ya da “yepyeni dönem” gibi zaman
dilimlerine ve onların kiplerine göre adlandırılamaz.
Tarih nesnel yazılır. Türk sinema tarihini yazacak olanlar da bu mutlak kurala
uymak zorundadırlar. Hiçbir tarih yazarı, kendisinin veya bir zümrenin öznel
düşüncelerinden yola çıkarak, bir döneme bu öznel düşüncenin adını veremez.
Sinema yapanların asıl meslekleri, sinema filmlerinin hangi yollarla yapıldığı
ve filmlerin çoğunlukla neler anlattığı gibi yargılarla dönem belirlemek, sinema
dilini beğendiği filmleri el üstünde tutarak bu beğenileri isim yapmak,
beğenmediklerini tu kaka edip bütçesiz filmleri, fantastik filmleri, erotik
filmleri, video filmlerini görmezden gelmek, bu filmlerin yapıldığı dönemleri
“kayıp dönem” diye adlandırmak ne kadar nesnel bir yaklaşım olabilir?
Türk sineması hala, kapsamlı ve detaylı bir şekilde araştırılmayı ve yetkin bir
şekilde yazılmayı bekliyor. Ve bu çalışma tarihbilimin belirlediği kurallar
çerçevesinde yapılmak zorundadır. Sinema tarihçilerinin en önemli ödevi budur.
Murat Kirişçi
28 Ağustos 2013
Öteki Sinema Dosyaları, Türk Sineması