Varlıkları ancak gösterimde bir aksaklık olduğu zaman hatırlanan makinistler,
sinema sektörünün gizli kahramanları. Bazıları yıllardır film izlemediğini
söylüyor, kiminin ise evinde özel arşivi bile var.
İtalya'da küçük bir kasabada, sinema tutkunu bir çocuk olan Salvotore ile
makinist Alfredo arasındaki öyküyü anlatır 'Cinema Paradiso'. Giuseppe
Tornatore'nin imzasını taşıyan film, sinemanın insanları bir araya getiren
yanlarını, sinema tutkusunu, sansürü ve bir makinistin yaşamını gözler önüne
serer.
Küçücük odalarda, makine gürültüsü altında, çoğu zaman tek başlarına çalışan
sinema emekçileridir makinistler. Varlıklarını ancak izlediğimiz bir filmde
aksaklık olduğunda hatırladığımız, o zaman da 'Hop makinist, uyudun mu?'
sorusuyla yarı alaycı bir şekilde tepkimizi dile getirdiğimiz makinistler,
sinema sanatının gizli kahramanları arasında yerlerini alır. 'Cinema
Paradiso'nun makinisti Alfredo gibi yıllarca sinemanın görünmeyen yüzünde
sürdürürler yaşamlarını. Tıpkı Ömer Abdullah Bunlu, Mürşit Davran ve Fatih Emir
gibi.
Bir ömür sinema
Mürşit Davran 72 yaşında ve 56 yıldır makinistlik yapıyor, halen Atlas
sinemasında çalışıyor. Sinema sevgisi çocukluğuna dayanıyor, "O zamanlar sinema
bir kültürdü," diyor Davran ve makinistliğe başladığı yılları şöyle anlatıyor:
"Çocukluğumuzda büyüklerimiz bizi sinemaya götürürdü. Sinemayı severdim. Bir
arkadaşım vardı, bir gün sinemanın kapısında tesadüfen karşılaştık. Makinist
olmuş. Ben de onun vasıtasıyla sinemaya başladım. O zamanlar sinema makinistleri
muavindi. Bir şeyler öğrendiği zaman imtihan oluyorlardı. Belediye Fen
İşleri'nde ehliyet alıyorlardı." Davran, evlenip çoluk çocuğa karışınca bir ara
makinistliği bırakarak taksi şoförlüğü yapmış. Ancak sinema tutkusu onu yeniden
bu odaya, makinesinin başına getirmiş. Şimdiki filmlerden pek hoşnut değil
emektar makinist. "O devrin filmleri yok şimdi. Teknik var ama mevzuya dayanan
bir şey yok. Hep vurdu kırdı, ölmek öldürmek. Bizim gençliğimizde filmler
mevzuluydu, hayattan alınmıştı. 10 senedir buradayım, pek film seyretmiyorum."
Filmde herhangi bir arıza olduğu zaman seyircinin tepkisini nasıl karşıladığı
sorusuna ise eskilerden bir örnek vererek yanıtlıyor Mürşit Davran: "Filmler
yanıyordu ya da kopuyordu. Nedense bu olaylar filmin en heyecanlı yerinde olur.
Yazlık bahçede film gösteriyorduk, film koptu. Seyirci sinirine hâkim olamadı ve
makine dairesine taş, portakal, hatta yumurta atmaya başladılar. Haklılar tabii.
Seyirci bir ücret veriyor, giriyor, her şeyiyle tam bir film seyretmek istiyor.
Falsosuz olsun istiyor, itina etmek lazım."
Evdeki arşiv
Emek sinemasında 1979 yılından bu yana çalışan Ömer Abdullah Bunlu ise tam bir
sinema tutkunu. Yıldız Film Stüdyoları kapandıktan sonra Emek sinemasının yaşlı
makinisti Nihat Bey'in daveti üzerine buraya gelen Bunlu'ya bu tutkusu
babasından geçmiş. "Babam çok severdi sinemayı. Bizi de götürürdü. Ben aslında
bir sinema stüdyosunda çalışmak isterdim. Ancak stüdyolar bir bir kapanınca
burada çalışmaya başladım." Atıf Yılmaz'a ve 'Amadeus'un yönetmeni Milos
Forman'a hayran olan Bunlu, bir de 'Guguk Kuşu'nu unutamıyor. "Benim evde kendi
arşivim var. Film fragmanlarım. Sonra Yıldız'ın patronu bana bir filmin
kopyasını vermişti, onu da saklıyorum. 35 mm sinema makinesi var. 60 yılından
beri film parçaları topluyorum. Fragmanlar belki 500 tane olmuştur, ayrıca film
parçaları, üç kopya da film var."
Kendi deyimiyle 'gözünü açmış bu işi görmüş' Bunlu, bu yüzden 'Bu işi
yapmasaydınız, ne yapardınız?' sorusuna verecek yanıtı yok.
'Seyirci yoksa üzülüyorum'
Beyoğlu sinemasının makinisti Fatih Emir, 25 yıl önce Alkazar sinemasında gazoz
satarak başlamış mesleğe. Daha önce Merter'de bir fabrikada terzilik yaparken,
önce sinemanın kafeteryasına adımını atmış, daha sonra da makina dairesine.
"Makinistliği heves ediyordum. Nasıl oynuyor perdede bu film diye düşünürdüm.
Makinist 'merak ediyorsan gir kendin bak' dedi. Bakarak öğrendim," diyor o
yılları anlatırken ve ekliyor: "Oyunculuk da istiyordum ama öyle bir olanak
olmadı. Birdenbire kendimi bu ortamda buldum." Salon doluyken sinema göstermenin
zevkinin bir başka olduğuna inanıyor Emir, ancak izleyici tepkisinden de çok
etkilendiğini belirtiyor: "Sinema doluyken aman bir şey olmasın diye itina
gösteriyorum. Sinemada iki üç kişi olunca tuhaf geliyor. Sıkıntı duyuyorum.
Tepkilerin tarzı değişti. 15-20 yıl önce makiniste tepkiler küfür edilerek
gösteriliyordu, şimdi bir alkışla protesto ediyorlar."