1895’te Auguste ve Louis Lumiere Kardeşlerin Cinematographe’ı icat edip, George
Milies’nin ilk konulu film “Aya Yolculuk” çekildiği günden bu yana sinema çok
farklı bir noktaya geldi.
Neden kolay, film çekmek bugün?
Çok değil bundan 10 yıl öncesine kadar sinema yapabilmek büyük ve ulaşılmaz bir
olayken; günümüzde teknolojik gelişmelerin getirdiği kolaylıklar, film üretim
maliyetlerini aşılabilir düzeye taşıdı.
Fakat sinema yapmak hâlâ çok zor: Çünkü, konu bulmak, çarpıcı senaryo yazmak ve
bunu etkili olarak beyaz perdeye aktarmak, 115 yıl önce olduğu gibi hüner
gerektiriyor.
Biz, Bursa’da sinema platformu oluşturmak üzere Eylül 2006’da 16mm Sinema
Atölyesi’ni açtık. Ardından İnSanat Sinema Derneği’ni kurduk ve çıktığımız bu
yolda amacımız, sinema perspektifinde sanat yapmaktı. Düzenlediğimiz atölye
çalışmalarında çektiğimiz 20 kadar kısa film ve belgesellere, son olarak uzun
metraj bir sinema filmi eklemeyi başardık.
Adı Aşk BU Eziyetin/Camcı adlı ilk uzun metraj sinema filmimizi bu manifestonun
gerektirdiği şekilde çektik. Bu ve benzer olanaklarda kotarılan filmler, dünyada
sinemanın geldiği düzeyi gösterme açısından önemli.
Bir yanda milyon dolarlar harcanan ve izleyiciye ulaşmakta sorun yaşayan
projeler, diğer yanda bizim çalışmamız gibi neredeyse sıfır bütçeyle çekilebilen
filmler!
Sinemanın bir kalıba sokulamayacağının, sinema yapmak için milyonlarca dolar
harcamak gerekmediğinin, bilinçli ve sinema sanatından anlayan bireylerin,
kaliteli izleyicinin sayısını artırmanın en az film yapmak kadar önemli
olduğunun farkındayız.
Sinema sanatının, (özellikle teknolojik olarak) geldiği noktaya dikkate alarak,
bir manifesto hazırladık.
16 maddelik manifesto çerçevesinde, sinema sanatını yapmayı kendimize düstur
edineceğimizi açıklıyor, bizimle aynı bakış açısına sahip, yaptıkları sanatın
sinema olduğunu düşünen herkesi bu manifestoya imza koymaya davet ediyoruz!
MANİFESTO
SİNEMASAL GERÇEKÇİLİK / 2010
1- Filmde hayatın içinde yaşanan gerçek olaylar ve bu hayatları yaşayan ortak
ritüelleri paylaşan insanlar konu edilmelidir.
2- Verilmek istenen açık bir mesaj, anlatılacak tutarlı bir tema bulunmalıdır.
3- Hayatın ta kendisi anlatılmak istendiğinden, izleyici kitlesinin konuyla,
karakterlerle özdeşleşebilmesi, konuya ve temaya yabancılaştırılmaması,
izleyenin kendi bakış açısından “katarsise” ulaşabilmesi sağlanmalıdır.
4- Karakterler, gündelik yaşamdan, olay örgüsü ve temayla organik bir bağı
olacak şekilde belirlenmelidir.
5- Karakterler ifşa edilirken, gerçekteki tutum, davranış ve kendi aralarındaki
iletişim biçimleri değiştirilmeden, abartılmadan en doğal biçimde
kullanılmalıdır.
6- Filmde en önemli öğe öyküdür. Gerçekçi, tutarlı bir öykü olduktan sonra,
film; en profesyonel olanaklardan, en amatör koşullara kadar çekilebilir.
7- Çekimler, doğal mekânlarda yapılmalıdır. Stüdyo ve plato gibi yapay ortamlar
kullanılmamalıdır.
8- Dış çekimlerde tamamıyla doğal ışıktan yararlanmalıdır. Gece ve iç mekan
çekimlerinde, eldeki olanaklar dâhilinde, mekânın kendi ışıklandırması ve bunun
yanında (profesyonel olmayan) herhangi bir ışık kaynağı da kullanılabilir.
9- Bir öykü ve bu öyküyü görsele dökebilecek olay örgüsü belirlendikten sonra,
yapım sırasında çok amatör olmamak koşuluyla, (sinematografik etkiyi
sağlayabilecek kapasitede) eldeki olanaklar dâhilinde, her hangi bir kamera
kullanılmalıdır.
10- Kamera dinamiklerini oluşturan ekipmanlar, (Cinejeep, şaryo, dolly, stadycam
ve bnzr) senaryodaki sahnenin anlamını bozmayacak ve düşünülen görsel
düzenlemeye katkı sağlayacak, prodüksiyonun gerekliliklerini karşılayacak
şekilde kullanılmalıdır. Bu ekipmanların yersiz ve gereksiz kullanımından
kaçınılmalıdır.
11- Sahnelerin geçtiği mekânın doğasını yansıtan ortam sesleri ve ses efektleri,
filmin sesçil evrenin temelini oluşturmalıdır. Bunlardaki gerçekçilik ve
devamlılık esastır. Göz ardı edilemez.
12- Müzik, gereken sahnelerde, dramatik yapıyı destekleyecek yönde
kullanılabilir, bir takım ses efektleriyle güçlendirilebilir.
13- Sahne geçişleri sade olması gerektiğinden, bu geçişlerde müzik
kullanılmamalıdır.
14- Gerçekçi uygulamalarla çözülemeyecek durumlarda, bilgisayar destekli bir
takım animasyonlar, inandırıcı olması koşuluyla kullanılabilir.
15- Geleneksel anlatı sinemasında, karakterler çizilirken, özellikle kadın, olay
örgüsünün doğasındaki akışta, konumlandırılması gereken gerçek statü ve rolleri
dışında bakışın nesnesi veya farklı noktada yer alır. Filmde KADIN ve ERKEK
karakteri, gerçekçilik ışığında öykünün geçtiği toplumun, mekânın yapısı,
sosyolojik ve psikolojik yönleri göz önünde tutularak, doğru bir şekilde
yaratılmalıdır.
16- Film 35mm, 16mm veya dijital olarak da gösterilebilmelidir. (Format tercihi
yönetmene bırakılmıştır)